Kadınlar haykırıyor
2020 yılında Türkiye'de ilk 10 ayda 421 kadın, erkek şiddeti sonucu hayatını kaybetti. Kadınlar, kadına yönelik şiddet ve eşitsizliğin ortadan kalkması, kadın cinayetlerinin son bulması için İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanması gerektiğini belirtiyorlar.
Buket TOPAKTAŞ / KRT WEB
Trujillo diktatörlüğünün yıkılması için mücadele eden ve bedelini hayatlarıyla ödeyen Mirabel Kardeşler, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nün sembolü oldu.
Birleşmiş Milletler (BM), 1999 yılında, 25 Kasım’ı ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ ilan etti.
O günden beri kadınlar her 25 Kasım’da dünyanın her yerinde şiddete karşı sokaklara çıkıyor.
‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ dolayısıyla, İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Avukat Birsen Baş Topaloğlu, CHP İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Yeşim Ağırman ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Temsilcisi Nurşen İnal ile artan kadın cinayetlerini ve İstanbul Sözleşmesi’ni konuştuk.
'HER KESİMDEN KADIN ÖLDÜRÜLÜYOR'
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun raporuna göre 2020 yılında Türkiye'de ilk 10 ayda 421 kadın erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirdi. 152'si ‘şüpheli ölüm’ olarak kaydedildi.
“Her güne kadına yönelik şiddetle başlıyoruz” diyen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Temsilcisi Nurşen İnal, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekti.
Her kesimden kadının öldürüldüğünü belirten İnal, kadınların neden öldürüldüğünü, “Kadınlar eğitim almak, çalışmak, şiddet gördüğü ilişkiyi bitirmek, mutsuzsa boşanmak istediği için yani kadınlar kendi hayatlarıyla ilgili harekete geçmek istediği için öldürülüyor’ diyerek açıkladı.
Kadına yönelik şiddetin artmasında iktidarın tutumuna değinen CHP İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Yeşim Ağırman ise kadına yönelik şiddetin nedenleri için, “Gerek fiziksel gerek psikolojik şiddetin çıktığı kaynak erkeklerin kendilerini güçsüz hissettiği an ve bu an kadına uyguladıkları baskıyla besleniyor. Maalesef ülkemizin içinde bulunduğu iktidar kaynaklı sorunlarla da her gün büyüyor” dedi.
PANDEMİ DÖNEMİ VE KADINLAR
Birleşmiş Milletler’in (BM) haziran ayında hazırladığı rapora göre tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi sürecinde, kadına yönelik şiddet arttı.
İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Av. Birsen Baş Topaloğlu da pandemi sürecinde Baro’nun Adli Yardım Merkezi’ne yapılan ücretsiz avukat başvurularında geçen yıla oranla artış olduğu bilgisini verdi.
Kadına yönelik şiddetin genellikle ev içinde yaşandığını vurgulayan Av. Topaloğlu artan şiddet oranı için, “Pandemi döneminde bir sağlık tedbiri olan ‘evde kal’ uygulaması ve getirilen kısıtlamalar şiddet mağdurunu şiddet failiyle bir arada yaşamaya mecbur bırakmıştır. Bu mecburiyet şiddetin diğer türleriyle birlikte gerek fiziksel gerekse cinsel şiddette belirgin bir artış getirmiştir” açıklamasını yaptı.
Nurşen İnal, pandemi döneminde kadınların neler yaşadıklarını ve şiddet oranındaki artışın nedenini, “Salgın günleri de tıpkı savaşlarda, ekonomik krizlerde olduğu gibi olumsuz yönde en çok kadınları etkiledi. Pandemi döneminde kadınlar sağlıklarından endişe ettiler, işsiz kalmaktan korktular. Çocuklarına hem öğretmen hem anne oldular. Ev içi emek arttı. Dolayısıyla pandemi ekonomik, psikolojik, fiziksel her türlü şiddetin artmasına neden oldu” diyerek anlattı.
‘AKP SINIFTA KALDI’
Kadına yönelik şiddetle mücadelede devletin rolünün büyük olduğuna dikkat çeken Yeşim Ağırman, “AKP hükümetinin en zayıf olduğu konulardan biri kadına yönelik şiddetle mücadele. Gerek adalet sistemindeki boşluklar gerekse uygulanan politikalara bir türlü yedirilememiş önlemler şiddetin bir kar topu gibi giderek çığa dönüşmesine sebebiyet veriyor” şeklinde konuştu.
Ağırman, “Biz kadınlar her yıl çoğalarak ölüyoruz. Kadın cinayetlerindeki büyük artış iktidarın birçok konuda olduğu gibi bu konuda da sınıfta kaldığının en net göstergesi” dedi.
Yeşim Ağırman, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kadına yönelik şiddetle ilgili yaptığı açıklamada kullandığı, “Kadına vuracağına kendine vur delikanlısın ya” cümlesine de dikkat çekti.
Ağırman, bu açıklama için “Şiddeti eleştirirken dahi vurmaya ve şiddet göstermeye davet eden üstüne bir de ‘delikanlılığın’ altını çizen talihsiz bir açıklama olmuş. Maalesef erkek siyasetçilerin çoğu daha eril dilden dahi arınabilmiş durumda değiller. Bu şekilde kullanılan bir dil, hitap, sesleniş şiddeti körüklemeye yol açan bir iletişim enstrümanı olmaktan öteye gidemez.
Sayın Bakan 'Doğruları aynı anda ve gecikmeden uygulamak gerektiğini' söylüyor. Tam da bu noktada sormak lazım, ‘Doğru zamanda koruyamadığınız, müdahalede geciktiğiniz şiddet vakaları sonucunda hayatlarını kaybeden kadınların hesabını kim verecek?’ Sayın Soylu 2016 yılından beri Bakan. Sadece bu dört yılda 2000'e yakın kadınımız şiddet sonucu yaşamını yitirdi. Biz bunun hesabını kime soracağız?” diyerek tepki gösterdi.
‘AYIP DEĞİL SUÇ’
Devletin yükümlü olduğu şeyleri yapmadığını ifade eden Nurşen İnal da Bakan Soylu’nun açıklamasına tepki gösterdi.
Kadına şiddetin ayıp değil suç olduğunun altını çizen İnal, “Kadınların başına bir şey geldiği zaman başvurabileceği sadece kadına ait bir hattı bile yok. Kadınlar bilgilendirilmiyor, topluma mesaj verilmiyor. Kadına şiddet ayıp değil suçtur. Önce bu kabul edilecek. Kadınları korumak ve şiddeti önlemek devletin görevidir” şeklinde konuştu.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NE DEĞİLDİR?
Av. Birsen Baş Topaloğlu, İstanbul Sözleşmesi hakkında “11 Mayıs 2011 Tarihinde İstanbul’da imzaya açıldı. Türkiye Sözleşmeyi ilk imzalayan ve onaylayan ülkedir. Bugün itibarıyla 45 ülke tarafından imzalanmış ve imzacı ülkelerin 34’ü tarafından onaylanmıştır” bilgisini verdi.
Av. Topaloğlu, Sözleşme’yi “Uluslararası hukukta kadınlara karşı şiddet ve aile içi şiddet konusunda yaptırım gücü olan, bağlayıcı, bağımsız bir izleme mekanizması kurulmasına yer verilen, şiddetin kadın-erkek eşitsizliğinin bir sonucu olduğunun vurgulandığı ilk sözleşme niteliği taşımakta ve taraf devletlere şiddetle mücadelede yükümlülükler getirmektedir” diyerek açıkladı.
İstanbul Sözleşmesi için ortaya atılan asılsız iddialara değinen Av. Topaloğlu şu şekilde konuştu:
“İstanbul sözleşmesi hakkında ‘Türk aile yapısını bozduğu’, ‘eşcinselliğe yasal zemin hazırladığı’ gibi asılsız iddiaların gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Sözleşme ‘aileye’ toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı üzerinden bakar, kadın ve erkeği ailede eşit olarak konumlar. Herhangi bir aile tipi tanımlaması yapmaz ve dayatmaz. Yine eşcinselliği teşvik ettiği yönündeki iddianın da geçerli herhangi bir dayanağı yoktur.
Sözleşmenin sadece her ne sebeple olursa olsun ayrımcılığı ve şiddeti yasakladığı açık ve nettir. Anayasamızın 10. Maddesinde de ayrımcılık yapılmaksızın herkesin eşit olduğu belirtilmiştir.”
‘ÖNLEYİCİ TEDBİRLERİ İÇERMEKTEDİR’
Av. Topaloğlu, İstanbul Sözleşmesi imzalandıktan sonra 8 Mart 2012 tarihinde kabul edilen 6284 sayılı kanunu da şu şekilde açıkladı:
“Şiddeti önlemek için verilecek koruyucu ve önleyici tedbir kararlarını içermektedir. Şiddet mağduruna barınma yeri sağlanması, geçici maddi yardım yapılması, Psikolojik, hukukî ve sosyal bakımdan danışmanlık hizmeti verilmesi, hayatî tehlikesinin bulunması hâlinde geçici koruma altına alınması, şiddet mağduruna hakaret ve tehdit etmeme, yaklaşmama, uzaklaştırma, silahları teslim etme bu kanun kapsamında verilebilecek tedbir kararlarından bazılarıdır. Tedbirlerin verilmesi için harç veya masraf alınmaz. Koruyucu tedbir kararlarının verilmesinde delil aranmaz ve tedbir kararları gecikmeksizin verilir.”
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDEN UYGULANMIYOR?
Av. Birsen Baş Topaloğlu Sözleşme’nin uygulanmama nedeni için, “İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddeti önleyeceği ve azaltacağı gibi aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirecek ve kadını toplumda güçlendirecek politikalardır. Bu durum erkek egemen anlayıştakilerin pek işine gelmiyor. O yüzden İstanbul Sözleşmesi uygulanmıyor” dedi.
2011 yılında Sözleşme imzalandıktan sonra kadına yönelik şiddette azalma olduğunu hatırlatarak Sözleşme'nin önemini vurgulayan Nurşen İnal ise, “Toplumsal cinsiyet eşitliğine inanmadıkları ve bunu benimsemedikleri için sözleşmeyi uygulamıyorlar” açıklamasında bulundu.
KADIN CİNAYETLERİ VE KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE ETMEK
Av. Topaloğlu, kadına yönelik şiddetle ve eşitsizlikle mücadele etmek için bireysel olarak toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda davranışlarımızla farkındalık yaratmamız, şiddete sessiz kalmayarak şiddet mağdurlarıyla ve şiddetle mücadele edenlerle dayanışmamız gerektiğini belirtti.
‘KONUYU İDEOLOJİK KAVGALARININ BİR PARÇASI HALİNE GETİRİYORLAR’
CHP İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Yeşim Ağırman, kadına yönelik şiddetle nasıl mücadele edileceğini şu sözlerle açıkladı:
“İktidarlar konuya cinsiyetçi bakmayı bırakmalı. Kadınların özgür iradesini kendi dar zihniyetlerine esir eden grupların tartışmaya açtığı İstanbul Sözleşmesi uygulanmalı.
İstanbul Sözleşmesi'ni uygulamak istemeyen iktidar mensupları ve iktidarın her kararını sonuna kadar savunan yandaş gruplar toplumsal bir sorunu çözmek yerine büyütmek için gayret gösteriyorlar. Konuyu kendi ideolojik kavgalarının bir parçası haline getiriyorlar.
Bizler, kadının yaşam hakkını savunuyor ve cinsiyetçi tüm yaklaşımları reddediyoruz.
Bizler kadınlar için yaşam kalitesinin en yüksek olduğu ülke olalım istiyoruz. Bunu sağlamak için de İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmasını istiyoruz”
‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ VE 6284 ETKİN UYGULANSIN’
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Temsilcisi Nurşen İnal, kadın cinayetlerini durdurmak ve eşitsizlikle mücadele etmek için İstanbul Sözleşmesi’ne işaret etti.
Nurşen İnal, şiddetle ve eşitsizlikle nasıl mücadele edileceğini şu şekilde sıraladı:
-İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun etkin uygulansın.
-6284’ü uygulamayanlar için yaptırım ve caydırıcı cezalar olsun.
-Kadınlar için ‘Kadın Bakanlığı’ oluşturulsun.
-Toplumsal cinsiyet eşitliği dersi müfredata eklensin.
-Bireysel silahlanma yasaklansın.
-Farklı cinsel yönelimi olan bireylere ayrımcılık yapılmasın.
-Şiddeti önleme merkezleri arttırılsın. Sadece kadınlar için acil yardım hattı oluşturulsun.
-Kadına yönelik suçlarda cezasızlık son bulsun. Adalet sağlansın.
Kaynak: KRT
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.