AKP'de kazan kaynıyor...

AKP'de kazan kaynıyor...

AKP milletvekili iken istifa eden DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, "AKP'nin çoğunluğu Erdoğan gibi düşünmüyor" dedi AKP içerisindeki duruma ilişkin bilgiler verdi. Bugün gazetecilerin de gündeminde Arınç ile Erdoğan arasında yaşanan

AKP, “15 Temmuz kimyamızı bozdu, can havliyle FETÖ'nün yargıdaki taktiklerini kullandık” diyen Diyarbakır eski milletvekili ve AKP kurucusu M. İhsan Arslan'ı disipline sevk etti. Arslan, halen AKP Ankara Milletvekili olan Ali İhsan Arslan'ın da babası.

AKP kurucularından Bülent Arınç da Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala için söylediklerinden sonra Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu'dan (YİK) istifa ettirilmişti. Bülent Arınç'ın oğlu da AKP İstanbul Milletvekili Ahmet Mücahit Arınç.

AKP'de yaşanlarla ilgili kritik değerlendirmeler, kulis bilgileri aktarıldı, değerlendirmeler yapıldı.

AKP milletvekili iken istifa eden DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, ''Bülent Arınç’ın son günlerde ifade ettiği sözleri 2016 yılından bu yana AK Parti içerisinde çoğunluk düşünüyor zaten. Ben Kavala olayını 2016’dan beri toplantılarda gündeme getiriyorum ve bu toplantılarda hiçbir milletvekilinin bana itiraz ettiğine şahit olmadım” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hukuk, demokrasi, ekonomi ve Avrupa konusundaki yeni söylemlerini DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, RS FM’de Atilla Güner’le Akşam Postası’na yorumladı. Yeneroğlu, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkede korku imparatorluğu oluşturmuş durumda. Bülent Arınç’ın son günlerde ifade ettiği sözleri 2016 yılından bu yana AK Parti içerisinde çoğunluk düşünüyor zaten. Ben Kavala olayını 2016’dan beri toplantılarda gündeme getiriyorum ve bu toplantılarda hiçbir milletvekilinin bana itiraz ettiğine şahit olmadım” dedi.

İşte Yeneroğlu’nun Atilla Güner’le Akşam Postası yayınında gündeme dair açıklamalarının satırbaşları:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkede korku imparatorluğu oluşturmuş durumda. Bülent Arınç’ın son günlerde ifade ettiği sözleri 2016 yılından bu yana AK Parti içerisinde çoğunluk düşünüyor zaten. Birçok insan bununu özel toplantılarda da dile getirdi. Ben Kavala olayını 2016 yılından beri toplantılarda gündeme getiriyorum ve bu toplantılarda hiçbir Milletvekilinin bana itiraz ettiğine şahit olmadım. Parti yönetimi de bu konuda benden farklı düşündüğünü zannetmiyorum ama Cumhurbaşkanı, partiyi kurumsal kimliğinden tamamen soyutlamış, kendisini alkışlayan içi boş bir hülleye dönüştürmüş vaziyette. “

“İNSANLAR NEDEN TEPKİ GÖSTERMİYOR”

“Şu sorulabilir; insanlar neden tepki göstermiyor? Çünkü iktidar, öyle bir korku imparatorluğuna dönüştürdü ki en fazla korkan içeride olan insanlar. Kimse yarın öbür gün vatan haini olmak istemiyor, kimse FETÖ’cü olmak istemiyor. Bu iktidar süreci içerisinde yozlaşmalardan nasibini almışsa bunun hesabını vermek istemiyor. Yıllardan beri Arınç’ın tepesinde de demoklesin kılıcı hep sallandırılıyordu. Bugün bu noktaya gelmiş olmasının sebebi yine kendisinin ortaya koyduğu bir iradeden daha ziyade Cumhurbaşkanı’nın konuşmasıyla ortaya koyduğu tutumun gereğidir. Arınç; ‘’ömrüm boyunca hukukun üstünlüğünü ve adalet kavramını savunan birisiyim’’ diyor. Bugün ülkede hukukun üstünlüğü ve adalet adı altında ne kaldı ki? Zaten içi boşaltılmış vaziyette değil mi? Bunu o da biliyor, bilmeyen kimse kalmadı ki. Açıkça ifade etmedikten sonra, sorunun ne olduğunu net olarak göstermedikten sonra kimsenin kendi kendini kandırmasının bir anlamı yok.”

“CEMİL ÇİÇEK'İN SÖZLERİNİN NE FARKI VAR”

“Arınç’ın bu gün ifade ettiği durum özelikle Ak Parti içerisinde büyük bir çoğunluğun düşündüğü meseleler bunlar ve yeni konular da değil ama bugün Cumhurbaşkanı tekrar demokrasi, hukuk reformu veya seferberliğinden ne anladığını tekrar ortaya koymuş oldu. Cemil Çiçek’in geçen günlerde söylediği şeylerle bugün bu söylenenler arasında nitelik olarak ne fark var? Hiçbir fark yok. Arınç sadece isim ifade etmiş oldu.”

“2021'İN ORTASINDA OLASI SEÇİME HAZIRIZ”

“Genel başkanımız on günlük programına baktığımızda her gün bir ilde kongre yapıyor. Bizim gördüğümüz bize yönelik teveccühün olağanüstü olduğu. Toplumun çok ciddi bir ilgisi var ve bu ilginin de sürdürülmesi karşısında iktidar çok ciddi endişe duyuyor. Şu anda yok sayma politikası takip ediyorlar. Ancak bu sürdürülebilir bir şey değil. Bizi rahat bırakmalarının da bir zararı yok. Şu açıdan söylüyorum, kongrelerimiz devam ediyor ve Aralık ayının ortasına kadar parti olarak seçime yeterlilik noktasındaki şartları yerine getirmek üzere 41 ilin kongresini bitirerek ilk yapılacak seçimlerde yani 2021’in ortasında mı yapılır artık ne zaman yapılırsa hazır hale gelmek için ciddi bir uğraş içerisindeyiz.”

***
"HEDEFTE KILIÇDAROĞLU VAR"

Gazeteci Murat Yetkin, bugünkü yazısında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin şimdi de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun "başını istediğini" belirterek Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tahammül sınırına değindi. 

Yetkin, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, Bülent Arınç’tan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan şimdi de Kılıçdaroğlu’nun başını istediğini ifade ederek "MHP lideri Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan Arınç’ı “ahmak” diyerek göndermesini istediği 24 Kasım konuşmasında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da “acilen” hapse attırmasını istedi. MHP yönetiminde İYİ Parti lideri Meral Akşener’i de yargı yoluyla Meclis dışına atma çabaları öteden beri biliniyor. Erdoğan hukuk, ekonomi ve siyaset reformlarından söz ederken, ortağı Bahçeli, muhalefet liderlerinin hapse girmesi, Selahattin Demirtaş gibi zaten içeride olanların da orada kalmasını çıkış yolu olarak görüyor. Ancak her talebi yerine geldikçe yenisini isteyen Bahçeli’nin görmek istemediği bir şey var" dedi. 

"Bahçeli’nin görmek istemediği şu" diyen Yetkin şöyle devam etti: 

"Erdoğan, Cumhurbaşkanı kalmak için her şeyi göze alabileceğini, aile içi rahatsızlığı göze alarak, damadı Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığından göndererek gösterdi. Yetmedi, AK Parti’nin kuruluşunda Abdullah Gül ile birlikte üç temel direği olan Bülent Arınç’ı da gönderdi. Dahası arkasından teneke çaldırmadığı kaldı.
Albayrak ve Arınç’ı gözünü kırpmadan defterden silebilen Erdoğan’ın, Bahçeli’ye tahammülü sınırsız mıdır? Soru budur."

Bahçeli'nin, 24 Kasım konuşmasında “rota değişikliği” söylentilerinden duyduğu rahatsızlığı açıkça ifade ettiğini belirten Yetkin şunları yazdı: 

"Bu süreçte Bahçeli, Erdoğan’a sürekli olarak oturduğu koltuğu kendisine borçlu olduğunu hatırlatma ihtiyacı duyuyor, adeta diyet ödetmek istiyor. Ama dediğimiz gibi görmek istemediği, kendi siyasi hedefi için en yakınlarını silmekten çekinmeyen Erdoğan’ın tahammül sınırı dolarsa kendisinden de vaz geçebileceği."

***

"AK PARTİ ADETA 2'YE BÖLÜNMÜŞ"

Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek, Hasan Hüseyin Korkmazgil'in “Öyle bir yerdeyim ki” şiirinin Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın durumu özetlediğini belirterek, “AK Parti adeta ikiye bölünmüş” görüşünü savundu.

Zeyrek, “Öyle bir yerdeydi ki bir yanında 'Alaattin Çakıcı ülküdaşımdır' diyen MHP lideri Devlet Bahçeli, diğer yanında Çakıcı'nın CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik tehdidi için 'Bu demokrasiye, TBMM'ye yapılmış bir tehdittir, kabul edilemez' diyen Bülent Arınç. AK Parti adeta ikiye bölünmüş." düşüncesini dile getirdi.

Zeyrek, "Bir yanında 'hukuk, adalet, demokrasi seferberliği, reform' bekleyen deneyimli isimler, diğer yanda partinin müttefiki MHP'den gelen sert itirazları destekleyen ve sertlik politikalarından ödün verilmesini istemeyen bir grup. Bir yanında müdahale edilmezse krize dönüşebilecek ekonomik sorunlar, acı mı acı bir reçete, diğer yanda iktidarı borçlu olduğu ittifak ortağını kaybetme riski." ifadesini kullandı.

***

"AK PARTİ KULİSLERİNDEKİ KONUŞMALAR ARINÇ'IN SÖYLEDİKLERİNİN ÇOK DAHA İLERİSİNDE"

Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya, geçen hafta eski HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ve iş insanı Osman Kavala'nın uzun tutukluluklarını eleştirilerinin ardından AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın eleştirilerine maruz kaldıktan sonra istifa eden Bülent Arınç'ın dile getirdiklerinin çok daha fazlasının AKP kulislerinde söylendiğini yazdı. 

Sarıkaya, "Ancak onlar hiçbir zaman devam etmekte olan bir davanın taraflarını, isimlerini kullanarak bunu dile getirmediği için belki tartışma dışı kalıyorlar" ifadelerini kullandı.

Sarıkaya'nın yazısının ilgili bölümü şu şekilde:

ESKİ TBMM Başkanı Bülent Arınç, Yüksek İstişare Kurulu’ndan istifası ile sonuçlanan süreçte meselenin bu noktaya kadar geleceğini öngörüyordu.

Bunu dayandırdığım neden, istifaya neden olan konuşmayı yaptıktan hemen sonraki sohbetimiz.

Sevgili Mehmet Akif Ersoy Ankara stüdyomuzda Arınç ile olan yayınını tamamlamış ikinci konuğuna hazırlanıyordu.

İçeri girdim, kısa bir hal hatırın ardından, “Paratoner gibisiniz, yine bütün şimşekleri üzerinize çekeceksiniz” dedim.
 
Her zamanki gibi başını hafif öne eğdi, o bildik gülümsemesini yapıp, “Hayırlısı bakalım” demekle yetindi.

Gerisini getirmek istemedi...

Sonrasında da uğurladım…

Ertesi gün kümülonimbüslerin toplanması uzun sürmedi, uzun süredir partinin bu tür konulardaki paratonerliğini üstlenen Arınç’ın üzerine yağdı.

Sonuçta dün de istifası geldi…

Arınç’ın da hem istifasında, hem de o gün dile getirdiği gibi isimlere girmese yine aynı şey olur muydu?

Hiç sanmam…

Çünkü TBMM AK Parti grubunun bulunduğu kulise veya bazı odalardaki konuşmalar Arınç’ın söylediklerinin çok daha ilerisinde.

Ancak onlar hiçbir zaman devam etmekte olan bir davanın taraflarını, isimlerini kullanarak bunu dile getirmediği için belki tartışma dışı kalıyorlar.

***

ERDOĞAN VE ARINÇ TELEFONDA NELER KONUŞTU?

Hükümete yakınlığıyla bilinen Hürriyet gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi, Bülent Arınç'ın istifa sürecinde yaşananları kaleme aldı.

Selvi bugün yayımlanan "Arınç’la Erdoğan’ın istifa konuşması" başlıklı yazısında, "Edindiğim bilgiye göre Arınç ile Erdoğan’ın arasında bir polemik yaşanmıyor. Seviyeli bir konuşma gerçekleşiyor. Netice itibarıyla bir istifa konuşması ama karşılıklı olarak bir kırgınlık ifadesi kullanılmıyor" diye yazdı.

Selvi'nin yazısının ilgili bölümünde şu ifadeler yer aldı:

"Şimdi gelelim işin perde arkasına... Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sert konuşmasından sonra Bülent Arınç, istifa kararı alıyor. Ancak bunu kamuoyuna açıklamadan önce Cumhurbaşkanı ile görüşmeyi tercih ediyor. Erdoğan’ın programın tümünü izlemesinin mümkün olmadığını, konuşmasının bazı bölümlerinin iletildiğini düşünüyor. Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş isimlerinin telaffuz etmesinin yanlış olduğu özeleştirisinde bulunuyor ama programın tamamı hakkında Cumhurbaşkanı’na bilgi vermek istiyor. Pazartesi günü görüşmek için randevu talebini iletiyor. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya’nın Akdeniz’deki Türk kargo gemisine yaptığı haksız müdahale nedeniyle süreci İstanbul’dan takip ediyor. O nedenle Ankara’ya salı günü geliyor. Randevu talebi Arınç’tan geliyor ama Cumhurbaşkanı telefonla arıyor. Karşılıklı olarak diyalogların yaşandığı bir görüşme gerçekleşiyor. Arınç, “Ben isimler konusunda konuştuğum için yanlış yaptım. Onu kabul ediyorum. İsimler üzerinde konuşmamalıydım. Ama ben sadece bunları söylemedim. 4 saatlik programda şunları da anlattım” diye bir özet yapıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan sabırla dinliyor. Arınç, “İsimler üzerinde konuşmakla hem partiye, hem size, hem cumhur ittifakına zarar verdim. Partimden ayrılmayacağım. Ama müsaade ederseniz Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliğinden istifa edeceğim” diyor. Cumhurbaşkanı, “Peki o zaman” diye karşılık veriyor.

Tabii ki zor bir durum. Ancak edindiğim bilgiye göre Arınç ile Erdoğan’ın arasında bir polemik yaşanmıyor. Seviyeli bir konuşma gerçekleşiyor. Netice itibarıyla bir istifa konuşması ama karşılıklı olarak bir kırgınlık ifadesi kullanılmıyor."

***

ERDOĞAN'A ÇAĞRI: ARINÇ PARTİDEN DE İSTİFA ETMELİ

"Bülent Arınç'ı hangi akıbet bekliyor?" diyen gazeteci Barış Yarkadaş'ın AKP içinde yaşanan Bülent Arınç depremine ilişkin değerlendirmeleri şöyle:

"Bugün Tayyip Erdoğan hem Bülent Arınç'ın Hem İhsan Arslan'ın konuşmaları için MYK toplantısında benim edindiğim bilgiye göre şunu söylüyor: 'Bu açıklamalar partiye telafi edilemeyecek zararlar veriyor.'

AKP MYK'da bugün 3 konu konuşuluyor. Hem Bülent Arınç'ın durumu, hem hukuk reformu, hem de İhsan Arslan'ın disipline sevki.

Hukuk reformu ocak ayında 4. yargı paketi olarak geliyor. Paketin içinde tutukluluk süreleri var. Tutukluluk sürelerinin kısaltılmasına ilişkin bir çalışma yapılıyormuş. Çünkü, tutukluluk bir istisna olmaktan çıktı, cezaya dönüştü.

Bülent Arınç'ın Yüksek İstişare Kurulu'ndan istifasını yeterli görmeyenler ve Tayyip Erdoğan'a 'Sadece YİK üyeliğinden partiden de istifa etsin. Çünkü Bülent Arınç'ın açıklamaları sadece size değil, aynı zamanda Cumhur İttifakı'na zarar veriyor' diyorlar. Bu yüzden Bülent Arınç'ın partiden de istifa etmesini istiyorlar"

Yarkadaş, Özlem Gürses'in 'Kim?' sorusuna "Erdoğan'ın yakınındaki bir grup etkili ve yetkili isim" cevabını vererek konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bunu yapabilecek mi? AKP onu bilmiyorum. Şu açıkki; AKP, MHP'nin kendisine getirip dayattığı yüzde 50+1 ile iktidar olma tuzağına düşmüştür. O tuzaktan da bir türlü çıkamıyor. Kendileri iktidarı olmasına rağmen, MHP'nin söylediği herşeyi yapmak zorundalar.

"BAHÇELİ'Yİ KIZDIRMAMAK İÇİN ARINÇ'I İSTİFA ETTİRDİLER!"

Bülent Arınç gibi bir ismi Devlet Bahçeli'yi kızdırmamak ve Cumhur İttifakı'nı bozmamak için istifa ettirdiler.

İHSAN ARSLAN NEDEN DİSİPLİNE VERİLDİ?

İhsan Arslan'ı BBC Türkçe'ye 'Türkiye parlamenter sisteme dönmeli, dönüyor, ben bunun işaretlerini alıyorum' dediği için disipline verdiler. Belki İhsan Arslan'ın kendisine bile bilmiyor şu anda neden disipline verildiğini.

AKP sözün özü ile MHP tarafından yönetilen bir partidir. Devlet Bahçeli yüzde 8-10 oyu ile Türkiye'de neyin nasıl olması gerektiğine karar veren bir siyasi lider konumuna düşmüştür. Buradaki en önemli nokta da Devlet Bahçeli'nin bu denli güçlenmesinin sebeplerinin biri de ne yazıkki muhalefet partilerinin oyun kuramamasıdır.

Eğer Adalet Bakanı çıkıp, "Hukuk reformu yapacağım" dediği gün, muhalefet partileri "Getirin kardeşim kayıtsız şartsız herşeyi konuşmaya hazırız" deselerdi, iş bu noktalar gelmezdi. 

'BÜLENT ARINÇ AKP'NİN VİCDANIDIR' YORUMLARINA TEPKİ

Bülent Arınç ile ilgili yapılan vicdan yorumlarını abartılı buluyorum. Ergenekon operasyonlarında "Türkiye bağırsaklarını temizliyor" demişti. Kozmik Oda operasyonunda nasıl gönülle rol aldığını biliyoruz. Ya da Mustafa Özbek Eski Metal-İş Başkanı... Cezaevinden çıktığında hükümeti eleştiren bir konuşma yaptı. Şimdi herkese hak hukuk anlatan Bülent Arınç, o zaman Başbakan Yardımcısıydı, "Mustafa Bey bir daha konuşursan cezaevine dönersin" dedi. Bülent Arınç'la vicdanın ne ilgisi var?

Bülent Arınç bu ülkedeki tüm hukuksuzlukların mimarlarından biridir. Habertürk'te söyledileri doğrudur. Ama vicdanıyla söylemedi Bülent Arınç onları. AKP iktidardan düşmesin diye, ekonomi düzelsin de insanlar AKP'den kopmasın diye söyledi.

Çıkmış Demirtaş'ın kitabını çok beğendim, Osman Kaval'a için bir şeyler söylüyor.... Osman Kavala'yı Selahattin Demirtaş'ı CHP mi tutuklattı? Bülent Arınç'ın çıkıp hiç birşeyden sorumlu değilmiş gibi konuşması benim vicdanımda karşılık bulmuyor. "

ERDOĞAN'DAN ARINÇ'A: BİZİ ÇOK ÜZDÜN

Yarkadaş, programın ilerleyen saatlerinde AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Bülent Arınç arasında gerçekleşen telefon görüşmesine ilişkin bir kulis bilgiyi daha paylaştı.

Yarkadaş, Erdoğan'ın Bülent Arınç'a "Bizi çok üzdün. Biz Selahattin Demirtaş'ı bırakmak için hukuk reformu yapmıyoruz." dediğini aktardı.

***

"MHP VE DEVLET BAHÇELİ ÇOK GÜÇLENDİ"

Habertürk yazarı Kübra Par, MHP ve Devlet Bahçeli'nin Arınç'ın istifasından sonra daha de çok güçlendiğini savundu.

'Arınç'ın istifasından çıkan kısa ve net sonuçlar' başlıklı yazısında son günlerin gündemine dair değerlendirmede bulunan Par, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'reform'unun hemen olmayacağını fakat  zamana yayarak gerçekleşeceğini ifade etti.

Par'ın köşe yazısından ilgili bölüm şöyle oldu:

Hükümet, ''Reform dediysek de Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş için sözlerimizden bir anda dönecek değiliz'' mesajı verdi.

Cumhur İttifakı güçlendi, MHP ve Devlet Bahçeli daha çok güçlendi.

Önce Berat Albayrak, ardından Bülent Arınç… Erdoğan tüm camiaya ''Ayağınızı denk alın, kimse vazgeçilmez değil'' demiş oldu.

7 yıllık güvenlikçi paradigmanın 7 günde değişmeyeceği kesinleşti.

'Reform' ve 'yeni dönem' söyleminden vazgeçilmedi ama zamana yayarak ve alıştıra alıştıra bir dönüşüm deneneceği belli oldu.

Arınç'a en çok Kavala ve Demirtaş kızmış olmalı. AİHM ve AYM kararları gereği, sessiz sedasız bir tahliye belki de mümkünken, ötelenmiş oldu.

Meral Akşener, üst üste sert açıklamalarıyla tarafının muhalefet bloku olduğunu bir kez daha gösterdi.

Kaynak: KRT

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.