yeniden açılması için kanun teklifi

yeniden açılması için kanun teklifi

CHP, 2011 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı tarafından kapatılan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü Başkanlığı’nın yeniden kurulması amacıyla kanun teklifi hazırladı.

TBMM Başkanlığı’na sunulan kanun teklifinin gerekçesinde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Covid-19 ile mücadele sürecini yürütemediği, Sağlık Bakanlığı’nın vaka sayıları başta olmak üzere şeffaf bir yönetim sergilemediği, ülkemizde koronavirüse karşı yürütülen aşı çalışmalarının diğer ülkelere kıyasla geriden geldiği, grip ve zatürre aşısı gibi risk grupları için tavsiye edilen aşıların temininde güçlükler yaşandığı anımsatıldı. Teklifin gerekçesinde, “Ülkemizde aşı, serum, ilaç ve test materyali geliştirmek ve üretmek üzere araştırmalar yapmak ve halk sağlığının korunması amacıyla temel laboratuvar hizmetlerini yürütmek amacıyla Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü Başkanlığı’nın yeniden açılması gerekmektedir” denildi.

CHP Grup Başkanvekilleri Engin Altay, Özgür Özel ve Engin Özkoç’un imzasıyla TBMM Başkanlığı’na sunulan 16 maddelik kanun teklifi, 2011 yılında AKP iktidarınca kapatılan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü Başkanlığı’nın yeniden açılmasını öngörüyor. Teklif, Enstitü’nün bir başkan ve üç başkan yardımcısından oluşacağı, karar organı olarak oluşturulan Uzmanlık Kurulu’nun ise Sağlık Bakanlığı’nca belirlenen üç üye, TTB Merkez Konseyi’nce seçilecek üç üye, TEB Merkez Heyeti’nce, TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu’nca, Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Heyeti’nce seçilecek birer üye ile YÖK’ün seçeceği bir epidemiyolog, bir klinik mikrobiyoloji ve enfeksiyon hastalıkları uzmanı, bir klinik farmakolog, bir immünolog ve bir virologdan oluşmasını öngörüyor. Teklife göre Başkanlığın görevleri şöyle olacak:

HALK VE ÇEVRE SAĞLIĞINI TEHDİT EDEN DURUMLARDA ÖNLEM ALACAK

“Halk ve çevre sağlığını etkileyen ve genel sağlığı ilgilendiren her türlü etkeni araştırmak, incelemek, değerlendirmek, kontrol etmek ve teşhis etmek üzere temel laboratuvar hizmetlerini yürütmek, ulusal referans laboratuvarı kurmak ve işletmek ve bu amaçla, gerekli gördüğü illerde yeteri kadar laboratuvar kurmak. Halk ve çevre sağlığını tehdit eden durumlarda gereken tüm tedbirleri almak, kurumlar arası koordinasyon sağlamak ve gerekli yaptırımları uygulamak. Gıda maddeleri, içme suları, ilaç ve biyosidal ürünlerin kontrolünü yapmak. Salgın hastalıklara ilişkin araştırma ve laboratuvar hizmetleri vermek. Aşı, serum, ilaç ve test materyali araştırmaları yapmak, yaptırmak, bunları üretmek ve ürettirmek, bu amaçla ulusal ve uluslararası kuruluşlarla ortak projeler yürütmek ve işbirliği yapmak. Aşı, serum, ilaç ve test materyali araştırmalarına yönelik laboratuvar, enstitü ve diğer altyapıları kurup yönetmek.”
 

BAŞKANLIĞIN PANDEMİ DURUMLARINDA KARARLARI BAĞLAYICI OLACAK

Teklif, epidemi ve/veya pandemi ilan edilen durumlarda, başkanlığın salgın hastalıkla mücadele kapsamında aldığı kararların tüm kamu kurum ve kuruluşları, kamu idareleri ile gerçek ve tüzel kişiler yönünden bağlayıcı olmasını, kararlara uymayanların üç aydan altı aya kadar hapis cezasıyla cezalandırılmasını da öngörüyor. Teklifin gerekçesinde şunlar kaydedildi:

MERKEZ, 1940’TA KOLERA AŞISI İHRAÇ ETTİ

“Dr. Refik Saydam, kesintilerle 14 yıl sürdürdüğü Sağlık Bakanlığı görevini koruyucu hekimlik hizmetlerinin geliştirilmesini merkeze alarak yürütmüş, Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlık teşkilatının temellerini atmıştır. Saydam’ın Sağlık Bakanlığı döneminde 1928 yılında 1267 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi Hakkında Kanun çıkarılmıştır. Kanunla kurulacak müesseseye aşı ve serum hazırlığı başta olmak üzere halk sağlığının koşullarını iyileştirme ve geliştirme için her türlü araştırmayı yapma görevi yüklenmiştir. Müessesenin adı Başbakanlık görevini icra ettiği sırada yaşamını yitiren Dr. Refik Saydam’ın adını, ölümünden sonra, 10 Ağustos 1942 tarihli 4288 sayılı yasa ile almıştır. 1983 yılında 181 sayılı KHK ile Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı adını alan merkez, 11 Ekim 2011 tarihli 663 sayılı KHK ile kapatılmış, görevleri Sağlık Bakanlığı’na devredilmiştir. Kurumun kapatılmasıyla Türkiye’de sağlık alanında ciddi tartışmalar yaşanmış, koruyucu sağlık hizmetlerinde aksamalara yol açacağı dillendirilmiştir. Merkezin ilk kuruluş yıllarında tifo, tifüs, difteri, BCG, kolera, boğmaca, tetanos ve kuduz aşılarının seri üretime geçtiği, 1940’ta Çin’e kolera, Yunanistan ve Suriye gibi komşu ülkelere de tetanos ve tifüs aşılarının ihraç edildiği bilinmektedir. 1950 yılında Merkez bünyesindeki influenza laboratuvarı Dünya Sağlık Örgütü tarafından Uluslararası Bölgesel İnfluenza Merkezi olarak tanımış ve influenza aşısı üretimine geçilmiştir. Merkez bünyesinde 1952’de BCG ve influenza aşıları, 1965’te kuru çiçek aşısı, 1968’te difteri-boğmaca-tetanos karma aşısı üretilmiş ve kullanılmaya başlanmıştır. Kapatıldığında Merkezde, tifo, dizanteri, kolera, veba, meningokok, stafilokok, boğmaca, brusella, oral BCG, intradermal BCG, difteri, tetanos, kızıl, alüminyum presipiteli karma aşılar, lekeli humma, kuduz, çiçek ve grip aşıları üretilmekteydi.

TARİHSEL BİRİKİMİ BULUNAN BU KURUMUN KAPATILMASININ EKSİKLERİ HİSSEDİLDİ

Covid-19 nedeniyle ilan edilen küresel pandemi, koruyucu sağlık hizmetlerinin önemine bir kez daha işaret etmiş, dünya genelinde 11 ayda 1 milyon 400 bini aşkın ölümün yaşanmasına neden olan virüse yönelik aşı çalışmaları tüm dünyada hız kazanmıştır. Bu süreçte ülkemiz, Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi gibi tarihsel birikimi bulunan bir kurumun kapatılmış olmasının eksikliklerini yaşamıştır. Ülkemizde koronavirüse karşı aşı geliştirme çalışmaları sürmektedir ancak dünyadaki diğer ülkelere ve kurumlara kıyasla bu çalışmaların ülkemizde 4-6 ay geriden geldiği görülmektedir. Cumhurbaşkanlığı Kabinesi olarak adlandırılan yürütme erki, Covid-19 ile mücadeleyi ne yazık ki iyi yönetememiş, Sağlık Bakanlığı vaka sayılarının açıklanması başta olmak üzere süreçte şeffaf davranmamış, Parlamento, kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleri ve uzmanlık dernekleri süreçten dışlanmıştır. Ekonomik gerekçelerle yürütme erki, minimum 14 günlük bir kapanmayı göze alamamış, alınan kısıtlama kararları da Covid-19 ile mücadelede beklenen olumlu sonuçlara ulaşılmasını sağlamamıştır. Bu süreçte sağlık çalışanlarına verilen sözler de tutulmamış ve sağlık çalışanları tükenmeye mahkum edilmiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı ne yazık ki bu süreci Anayasada da vurgulandığı biçimiyle sosyal devlet ilkesinden çok uzakta sürdürmüş ve vatandaşlarına yeterli katkıyı sağlayamayarak onları açlığa, yoksulluğa ve işsizliğe itmiştir.

ÜLKEMİZİN YENİDEN AŞI ÜRETİLEBİLMESİ SAĞLANMALI

Sadece Covid-19 ile mücadelede değil, örneğin Covid-19 ile mücadelede risk grupları için tavsiye edilen grip ve zatürre aşılarının temininde de ülkemizin zorluklar yaşadığı, risk gruplarının tamamı için bu aşıların temin edilemediği ortadadır. Ülkemizde aşı, serum, ilaç ve test materyali geliştirmek ve üretmek üzere araştırmalar yapmak ve halk sağlığının korunması amacıyla temel laboratuvar hizmetlerini yürütmek amacıyla Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü Başkanlığı’nın yeniden açılması gerekmektedir. Bu kanun teklifiyle ülkemizde yeniden aşı üretilebilmesinin sağlanması amacıyla hem bulaşıcı hastalıklara karşı savaşımda bilimsel bir araştırma merkezi hem de aşı AR-GE ve üretim merkezi olacak şekilde Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü Başkanlığı’nın yeniden açılması amaçlanmaktadır.”

Kaynak:KRT

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.