ŞOK MEKTUP… İNÖNÜ LOZAN’DA KATOLİK DİNİNİ KABUL ETTİ

ŞOK MEKTUP… İNÖNÜ LOZAN’DA KATOLİK DİNİNİ KABUL ETTİ
Yunanistan’ın yenilmesini hazmedemeyen bir grup subay ihtilal yaparak yönetimi ele geçirdi. 
Kral Konstantinos tahttan çekildi.
İhtilalciler Yunan yöneticilerinin tamamını yargıladı. Bunların altısını idama mahkûm etti.
Türkiye Lozan’a galip devlet, Yunanistan ise mağlup devlet olarak gitti.
Gelin görün ki, bu manzara, Lozan masasında tersine döndü.
Türkiye yenilmiş Yunanistan ise zafer kazanmış olarak masadan kalktı.

CHP’liler ve Kemalistler ne kadar aksini iddia ederse etsin, Lozan savaşta zafer kazanmış Türkiye için bir hezimet olmuştur.
Öyle bir hezimet ki; 100 yıldır yediğimiz Lozan kazığını hala çıkaramadık.
Bugün bile İnönü’nün çaktığı bu kazığı sökmeye çalışıyoruz
Lozan’da hiç masaya getirmediğimiz 12 adaları 1947’de kaybettik.
1947’deki Paris anlaşmasına çağrıldığımız halde gitmeyince, 12 adalar Yunanistan’a gitti.
Lozan’da alma girişiminde dahi bulunmadığımız Kerkük Musul ile petrol zengini bir ülke olma şansını kaybettik.
Bu millet yıllarca fakir kaldıysa, bunun müsebbibi CHP ve İnönü’dür.

Lozan’da Kerkük ve Musul’a alsaydık, bugün petrol ihraç eden bir ülke olurduk.
Kayıplarımız bunlarla da sınırlı kalmadı.
Burnumuzun dibindeki Türk yurdu Batı Trakya’yı da Lozan’da kaybettik.
Batı Trakya’yı kaybettiğimiz içindir ki; Amerika bugün gelip Dedeağaç’a üs yaptı.
İpsala Gümrük Kapısı'ndan 30 dakika ve sadece 40 kilometre mesafedeki Türk şehri Dedeağaç’ı Yunan’a resmen hediye ettik.
Dedeağaç aslında öz be öz bir Türk şehridir.
1923 yılında; Dedeağaç’ta 11 bin 744 Türk, 10 bin 227 Bulgar, 4 bin 800 Rum, 253 Yahudi ve 449 Ermeni vardı.
Lozan’da görüşmeler sırasında Dedeağaç masaya gelince beklenmedik bir durum oldu.
Bulgaristan Başbakanı Stamboliyski Dedeağaç’ın Bulgar toprağı olması gerektiğini söyledi.
Stamboliyski bu talebi Yunanistan’ın Lozan Heyeti başkanı Venizelos’un sinirlenmesine neden olup şöyle dedi;
-“ Türklere mağlup olduk… Bulgarlara ne oluyor? Bulgarlar neden bizden toprak ister? Bulgaristan’a da mağlup olmadık ya!
Adam; “Savaşı biz kaybettik Türkler kazandı, Dedeağaç’ı vereceksek Türkler alabilir” dedi.
Venizelos’un sinirle söylediği bu sözlerle bize gol pası verdi, bundan bile yararlanamadık.
O gün almadığımız Dedeağaç’a bugün Amerika geldi üs kurdu ve etrafımızı çevirdi.
Tek başına Dedeağaç skandalı bile Lozan’ın ne olduğunu anlatmaya yeter.
Bütün bu kayıplardan sonra; CHP ve Kemalistlerin Lozan’ı bir zafer gibi sunmaları, arsızlık ve yüzsüzlüktür.
Şehitlerin ve ülkesinin h
akkını koruyamayan İnönü, hezimete rağmen kahraman ilan edildi.
CHP’liler Türkiye genelinde sözde Lozan zaferi şenlikleri düzenledi.
Türkiye’de bunlar yaşanırken;  Lozan’a matem havasında giden Yunan Heyeti başkanı Venizelos da ülkesinde kahraman gibi karşılandı.
Yunanlılar Lozan zaferinden dolayı günlerce kutlama yaptı.
İki kişi maç yaptığında; maçın sonunda ikisi de seviniyorsa birisi ahmaktır. Çünkü her maçtan bir galip çıkar.
Ahmak kim anlayın!
Lozan’daki kayıplar halktan gizlendi. Millete resmen masal anlatıldı.
CHP, TBMM’deki gizli Lozan oturumu tutanaklarının yayınlanmasını yasakladı.

Gerçeklerin üstü örtülerek, milletin bu büyük hezimeti görmesi engellendi.
İnönü daha yurda gelmeden CHP medyası her gün tam sayfa, İnönü’nün olmayan başarısını tefrika etti.
Yandaş yalaka yazarlar Lozan hezimetini zafer olarak takdim etti.

Gaza gelen ahali kahraman sandıkları İnönü’yü karşılamaya koştu.
Mekatip-i İptidaiye Muallimleri Cemiyeti tarafından bir karşılama programı hazırlandı. İnönü’yü Çatalca'da karşılamak üzere bir özel tren hazırlanmış ve bu trenle hareket etmeleri için 650 kişiye davetiye gönderilmişti.
Her vagonuna Millî Mücadele'nin önemli şehir ve zaferlerinin adının verildiği bu tren İstanbul’dan hareket etti.
Tren lokantasıyla beraber 18 vagondan oluşuyordu.
Sulh ismini taşıyan ilk vagon, İsmet Paşa'ya ayrılmıştı.

Lozan’ın sırrı İsmet İnönü için ayrılan vagonun adında gizliydi.
İnönü, trenin duraklarında toplanan halka kısa konuşmalar yaptı.
İnönü yaptığı konuşmada, “Sulh kazandı. Lozan’dan sulh ile dönüyoruz” dedi.
Vagonuna verdirdiği “sulh” isminin sırrı da bu idi.
Böyle rezalet ve böyle bir skandal olabilir mi?
Lozan’a zafer kazanmış bir devlet olarak gittik, sulh kazanmış bir devlet olarak geri geldik. Bir de üstüne kutlama yapıp buna seviniyoruz.
Tam bir ahmaklık.
İki devlet savaşmış biri galip gelmiş öteki mağlup olmuşsa, hangisi sulh ister?

Elbette savaşta yenilmiş olan Yunanistan sulh ister. Hatta sulh karşılığı pek çok taviz vermeye meyilli idi.
Gelin görün ki biz galip olarak sulh aldık, Yunanistan da mağlup olarak Batı Trakya’yı ve 12 adaları aldı.
Yetmedi, katlettiği on binlerce Türk için tazminat ödemekten kurtardı.
Yetmedi ülkesinde çıbanbaşı gördüğü Türkleri mallarına el koyup, Türkiye’ye yolladı.
Yetmedi Selanik’i ele geçiren Sebatay Yahudilerini Türkiye’ye postalayıp şehrini kurtardı.
Bize gönderdiği o 40 bin Sabetay ilerleyen dönemde bizim anamızı ağlattı. Bu Sabetaylar tam 100 sene Müslümanlarının başına bela oldu.
Yediğimiz kazıklar say say bitmez.
Türk milletine bütün bu kazıkları çakan İnönü; “Sulh kazandık” diyerek İstanbul’a geldi, hem de ‘Sulh’ isimli vagon ile.
İsmet İnönü ve arkadaşlarını getiren özel tren, 10 Ağustos 1923'de Sirkeci'ye ulaştı. Lozan heyeti on binlerce kişiden oluşan kalabalık tarafından büyük bir tezahüratla karşılandı.
İsmet İnönü trenden indiğinde ahali etrafını kuşattı.
İnönü’yü karşılayan beyaz elbiseli ve kanatlı bir genç kız "sulh perisini’ temsil ediyordu.
Vay anasını sayın seyirciler.
Verdiklerinden dolayı Yüce Divan’da yargılanması gereken İsmet İnönü, bir anda milli kahraman oluverdi.
Niçin? Galip devlet olarak SULH elde ettiği için.
Hezimetten 8 sene sonra 1931 yılında İnönü ve eşi Mevhibe Yunanistan’a gitti. Başbakan olarak ilk resmi yurtdışı ziyaretiydi.
 Yunanlılar kendisini görmek için alana koşturdu.
Nasıl koşturmasınlar?
Galip iken kendilerine bu kadar ikramda bulunan enayilerin kim olduğunu merak ediyorlardı.
İnönü arabadan indiğinde çılgınlar gibi alkışladılar. Adeta avuçları patladı.
Emin olun; Yunanlılar İnönü’ye Türkiye’deki karşılamadan daha fazla tezahüratta bulundu.
Heyecan o kadar yüksekti ki; Venizelos İnönü’nün karısı Mevhibe’yi koluna takıp koşturmaya başladı.
Eşini Venizelos’un kolunda gören İnönü, onların arkasında yürüyordu. Hem yürüyor hem de sevincini gösteren gülücükler atıyordu.
Venizelos’un Mevhibeyi koluna takıp turalaması, Başvekil İnönü’yü pek mutlu etmişti.
Sorarım size; “ Hangi namuslu erkek karısını düşmanının kolunda görünce mutlu olur?”
Dini ve imanı bir kenara bıraktım, işte CHP’nin namus anlayışı da budur vesselam...

İsmet İnönü Yunanlılara şöyle dedi; “Biz Venizelos’la çok sağlam bir bina inşa ettik. Bu yapı için çok iyi malzeme kullandık. Bu yapının kuruluşunda kullanılan harç, sağlamdır”
Şimdi sıkı durun...
Tarihleri biraz hızlı sardırayım…
1960 darbesi...
Emekli Albay Seyfeddin Yılmaz, 5 Temmuz 1960 tarihinde yani 27 Mayıs darbesinden çok kısa bir süre sonra Millî Birlik Komitesi Genel Sekreteri Albay M. Şükran Özkaya’ya bir mektup gönderdi...
Seyfettin Albay’ın amacı; yönetime el koyan meslektaşlarına bazı özel bilgiler verip, CHP ve İnönü’nün ihanetini anlatmaktı. Mektubunda şöyle dedi;

-Uzun zamanlar tarih encümenlerinde vazife gören merhum ve mağfur bir general ağabeyimizin anlatmış olduğu tüyler ürpertici bir malûmatı da kayd-ı ihtiyatla arz etmeyi faydalı görmekteyim.
Bu zât şöyle söylemiştir: “Bir gün Lozan muahede ve protokollerini tetkik ederken takriben şu mealde çok gizli bir protokol gördüm. ‘Türk hükümeti esas itibariyle Katolik dinini kabul etmeyi taahhüt eder. Fakat halkımızın din hususunda mutaassıp bulunmaları yüzünden tedricî olarak ve şimdilik laikliği kabul ile din tedrisatını men etmeyi kabul eder.’
Ahlâkından ve seciyesinden emin olduğum bu zatın sözlerine itimat etmekle beraber; kalbimde uyanan şüpheyi de bugüne kadar izale edemedim, idarenin Millî Komite’nin elinde olması dolayısıyla Lozan muahede ve protokolleri arasında böyle bir protokolün mevcut olup olmadığını komitenizce tetkik etmek mümkündür.
Hakikaten böyle bir protokol mevcut ise İslâm Türk Milletine karşı bundan daha büyük bir ihanet tasavvur edilemez,
Hakikatin anlaşılması protokolün tetkikine mütevakkıf olduğundan bu hususta fazla bir şey ilâvesine lüzum görmüyorum.

Buradan ben de Sayın Cumhurbaşkanı’na arz ediyorum.
Bu ülke için kanayan yara olan Lozan görüşmelerini tarihçilere ve araştırmacılara açın.
Seyfettin Albay’ın duyurduğu böyle bir belgenin olup olmadığını tetkik ettirin.
Varsa böyle bir belge, bu CHP’nin batışı olur.
METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ

 

Önceki ve Sonraki Yazılar