'KKTC Türkiye ile birleşsin’ talebi!

'KKTC Türkiye ile birleşsin’ talebi!

Hiçbir koşulda Türk askeri adadan çekilmemeli!

Tüm dünyanın gözünün üzerinde olduğu bölge; Doğu Akdeniz…
Bu kapsamda dünyanın gözünün üzerinde olduğu bir başka yer daha var; Kıbrıs Adası.
Milli Görüş lideri, Refah-Yol Hükümeti Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın iradesiyle 1974 Kıbrıs Barış Harekatı gerçekleştirildi ve Kıbrıs’ta zulüme dur denildi. Ardından da bağımsız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) kuruldu.

İlyas Tongüç ve Prof. Dr. Sencer İmer’in birlikte yaptıkları araştırma sonuçları, KKTC’nin bundan sonraki politikaları açısından önemli işaretler veriyor.

Araştırma, KKTC halkının Türkiye ile birleşmesine sıcak baktığı yönünde.

Araştırmanın ikinci bölümünü bugünkü köşesine taşıyan Milli Gazete yazarı Adnan Öksüz, sonuçlardan birini şu şekilde aktardı; “Hiçbir koşulda Türk askeri adadan çekilmemeli’ diyenlerin oranı yüzde 66,9. Bu ciddi bir oran. Kıbrıs Türkleri, mevcut ortamda Türk askerinin Kıbrıs’tan çekilmesini, hidrokarbon kaynakları kozuna rağmen istememektedir.”

Adnan Öksüz’ün, “Erbakan: “Kıbrıs Türkiye’nin bütünlüğünün bir sigortası” başlıklı yazısı şöyle;

“KKTC Kamuoyunun Doğu Akdeniz’de Enerji Politikaları Algısı” (Trnc Publıc Opınıon On Energy PolıcıesIn The Eastern Medıterranean).
Araştırmayı hazırlayanlar, Saadet Partisi Başkanlık Divanı Üyesi İlyas Tongüç ve Prof. Dr. Celalettin Sencer İmer.
Geçen yazımda ilk bölümünü arz ettim. Araştırmanın bu kısmı da en az yazdığım bölüm kadar ehemmiyetli. Bakalım mı;

* Çin, özellikle Kuşak-Yol projesi kapsamında ve dünya ticaretinde etkin olma girişimleri çerçevesinde Doğu Akdeniz’e ilgi göstermekte. Çin’in Hayfa limanındaki yaygın faaliyetleri, Yunanistan’ın Pire limanının kiralanması, İtalya’nın Kuşak-Yol projesine dâhil olması ve liman ve diğer ulaşım altyapılarını Çin’e açması gibi pek çok gelişme Çin’in Doğu Akdeniz sorununa taraf olmasını beraberinde getirmekte.

* İlginç bir tespit; Çin, özellikle Rusya ve ABD’nin aksine bölgede enerji merkezli istikrarsızlıktan rahatsızlık duymakta.

* Türkiye’nin dış ticaret açığının en önemli kalemini enerji oluşturmakta (ülkenin petrolde dışa bağımlılık oranı %94,6, doğalgazda ise %99’dur), bu anlamda Akdeniz’deki enerji kaynaklarının ülke açısından ekonomik önemi mutlaktır. Yine, önceki Başbakan ve 1974 Kıbrıs müdahalesinin mimarlarından, Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın mottolaşmış ifadesiyle, “Kıbrıs Türkiye’nin bütünlüğünün bir sigortası” olarak görülmeye devam etmekte, Türkiye’nin Sevr sendromu dâhil emperyalizm temalı yok edilme kaygılarını canlı tutmaktadır.

* Bölgenin istikrarı veya istikrarsızlığından Kıbrıs, Yunanistan, Lübnan, Suriye, İsrail, Filistin, Türkiye, Mısır, Ürdün ve Libya dâhil olmak üzere Doğu Akdeniz’deki tüm ülkeler kaçınılmaz olarak ve doğrudan etkilenmekte. Bu da Doğu Akdeniz’in öneminin ilgili devletler tarafından, enerji politikaları çerçevesinde, yeniden tanımlanmasıyla sonuçlanmakta.

* İngiltere’nin adada askeri varlığını sürdürmesinden de anlaşılabileceği üzere, Kıbrıs; Türkiye, Lübnan, Suriye, Mısır, İsrail, Cezayir ve Tunus’a erişebilirlik için hâkim bir konumda. KKTC yöneticileri her daim adanın bu konumuna, stratejik önemine dikkat çekiyor. Yeni keşfedilen hidrokarbon kaynakları bu önemi daha da pekiştirdi. Dahası KKTC için diplomatik (tarihsel uluslararası tanınma sürecine katkı sağlamak gibi) ve ekonomik avantajlar oluşturuyor.

KIBRIS CUMHURİYETİ PASAPORTU

* KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerine göre, GKRY’nin Ada’nın tek temsilcisi gibi adımlar atması 1959 Zürih, 1960 Londra ve Lefkoşa Antlaşmalarına aykırı. Mısır, İsrail ve Lübnan’la imzaladığı tek taraflı münhasır ekonomik bölge (MEB) anlaşmalarının hiçbirinin hukuki geçerliliği yok. Dahası GKRY’nin bu kararına karşı KKTC ve Türkiye bir kıta sahanlığı antlaşması yaptı ve Doğu Akdeniz’de ortak araştırma çalışmalarına başladı. Bu kapsamda KKTC, TPAO’ya kendi kıta sahanlığı içerisinde ancak GKRY’nin MEB içinde ilan ettiği parselleri de içerecek şekilde arama ruhsatları verdi. Bu alan içerisinde 2013 yılında sismik aramalara, 2018 sonu itibariyle de sondaj çalışmalarına başlandı.

* KKTC halkı bölgesel ve dış aktörlerin Kıbrıs’ta bugüne kadar yürüttükleri faaliyetler neticesinde şu kanaate vardı; KKTC’nin varlığı bu aktörlere bir tehdit oluşturmakta. Şu gerçek; KKTC halkının önce azınlığa düşürülerek uzun vadede Adadan çekilmesi ve Adayla hiçbir ilgisi kalmaması istenmektedir. Karanlık planlardan biri budur…

* Bu noktadaki sorulardan biri şudur: Hidrokarbon yatakları AB, ABD, Yunanistan ve Rumlar tarafından Türkiye’nin Kıbrıs’taki garantörlük hakkından vazgeçmesi ve askerî varlığını çekmesi için bir kart olarak kullanılacak mı?

* Kıbrıs Türkleri arasında uluslararası alana ilişkin gündelik tecrübeler kendini en sık ‘pasaport’ (vatandaşlık) konusunda yaşanmakta ve bu esasında Türkler açısından bir kimlik kırılması ya da krizine işaret etmekte. Buna göre, GKRY adada yaşan Türklere, eğer 1974 öncesi Kıbrıs Cumhuriyeti’nde vatandaşlığa sahipse, onları AB imkânlarının tümünden faydalandıran Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportu vermektedir. 1974 sonrası yerleşimcilere ise bunu sunmamaktadır.

KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ

* Adada hiçbir koşulda Rum kesimi ile birleşmek istemeyen, Rum kesimi pasaportunu reddeden ve ona karşı çıkan, yalnızca KKTC pasaportu taşıyan, dahası devletlerinin adının Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KTC) olması gerektiğini savunanlar var. Bu anlamda KKTC ve KTC iki farklı gelecek tahayyülünü ve kimlik vurgusunu temsil eden adlar…

* Katılımcılara “KKTC yerine KTC (Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) denilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?” sorusu yöneltildi. Katılımcıların % 58,6’sı KTC denilmesi hususunda olumlu düşünmekte; % 18,8’nin bu konuda bir fikri yok ya da nötr kalmakta; % 22,5’i ise bu ifadeye karşı çıkmaktadır. Kıbrıs halkının önemli bir kesimi ‘Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ denmesini desteklemekte.

* Farklı cevap grupları incelendiğinde, halkın yüzde 59’undan fazlasının devletlerinin ismine Kıbrıs Türk Cumhuriyeti denmesini önemli gördükleri görülmektedir. Bu güncel kimlik algısı açısından önemlidir. Halkın birleşmeye karşı şüpheci bir tavır içerisinde oldukları söylenebilir. Annan Planı’na yüzde 65 oranında evet denildiği düşünüldüğünde, son dönemlerdeki bu değişim anlamlıdır.

KKTC İLE TÜRKİYE’NİN BİRLEŞMESİ

KKTC ile Türkiye’nin Birleşmesi konusu…

* Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Doğu Akdeniz’de beraber hareket etmesi ve gelişen şartlar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türkiye ile birleşmesini gerektirirse bu konuda ne düşünülüyor? Katılımcıların yüzde 67’sinden fazlası Türkiye ile birleşme ihtimalini olumlu değerlendirmekte. Bu bulgu “Kıbrıslılık” kimliği yerine, etnik kimliğin (Türk) ada Türkleri için daha belirleyici bir kimliklenmeyi temsil ettiğini göstermekte.

* ‘Doğu Akdeniz ve Kıbrıs çevresindeki hidrokarbon rezervleri, Kıbrıs’ı ve bölgeyi olumlu yönde etkiler’ diyenlerin oranı yüzde 60,1’i oluşturuyor.

* ‘Hiçbir koşulda Türk askeri adadan çekilmemeli’ diyenlerin oranı yüzde 66,9. Bu ciddi bir oran. Kıbrıs Türkleri, mevcut ortamda Türk askerinin Kıbrıs’tan çekilmesini, hidrokarbon kaynakları kozuna rağmen istememektedir.

* ‘KKTC Yerine Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Denilsin mi?’ Kıbrıs vatandaşlarının (74 öncesi) % 52,6’sı, yani yarısından çoğu, Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti (KKTC) yerine Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti (KTC) denilmesini olumlu değerlendirmekte.

(Not: Araştırma, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) 324 kişiyle yüz yüze yapılan anket mülakatlarının bulguları üzerine bina edildi.)”

Kaynak: Milli Gazete

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.