Kalpazanlar Borsası: Denetim mi, yoksa göz boyama mı?..
Sermaye Piyasası Kurulu sonunda düğmeye bastı. Ama ceza miktarlarına bakınca insanın aklına şu soru geliyor: Bu gerçekten bir denetim mi, yoksa piyasa kalpazanlarına “devam edin” daveti mi?
Yeniçağ gazetesi yazarı Remzi Özdemir Bugün köşesinde gündemi sarsacak bir yazı kaleme aldı
işte o yazı
Sermaye Piyasası Kurulu sonunda düğmeye bastı. Ama ceza miktarlarına bakınca insanın aklına şu soru geliyor: Bu gerçekten bir denetim mi, yoksa piyasa kalpazanlarına “devam edin” daveti mi?
Geçen hafta bir toplantıda Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile SPK Başkanı oldukça sert açıklamalar yaptı. “Bazı fonların manipülasyon yaptığını biliyoruz, sabrettik ama artık müdahale edeceğiz” dediler. Ardından “müdahale” geldi.
Peki, nasıl bir müdahale?
Bir fon yöneticisinin ruhsatı iptal edildi, para cezası verildi. Güzel. Ancak bu fon bugüne kadar neler yaptı dersiniz? Trilyonluk borsa operasyonlarına imza attı. Yani zararı sadece yatırımcıya değil, piyasaya da büyük oldu.
Bu hafta SPK’nın bülteni de oldukça dikkat çekiciydi. Suç duyuruları, cezalar, bedelli sermaye artırımları... Hepsi bir arada.
Ben her zaman söylüyorum: Bedelli sermaye artırımı, Türkiye’de kelimenin tam anlamıyla bir “soygun” aracıdır.
Küçük yatırımcının cebine uzanan en kibar yöntem. Normalde bu sistem, medeni ülkelerde şirketlerin sermayesini güçlendirmek için kullanılır. Küçük yatırımcı da bu sürece destek olur. Ama bizde durum tam tersi. Şirketler, yatırımcıyı soymak için bu yöntemi kullanıyor.
SPK bu artışlara onay veriyor, ama asıl sorun paranın nereye gittiğinde. Şirket, yatırımcıdan gelen parayı kafasına göre kullanıyor. “Nasıl olsa kimse sesini çıkarmaz” diye düşünüyor. Fakat son iki yıldır SPK bu paraların izini sürmeye başladı. Ve ortaya akıl almaz şeyler çıkıyor.
Şirket, raporda belirttiği yatırım yerine değil, bambaşka alanlara para aktarıyor. SPK da buna “ağır” para cezası kesiyor. Ağır mı dedim? Mesela bir şirkete 1 milyon 944 bin lira ceza kesilmiş. Adam milyonlar toplamış, sen 2 milyon bile olmayan bir ceza veriyorsun. O paranın günlük faizi bile bundan fazla!
Bu cezalar caydırıcı değil, teşvik edici. Yani “yap, yakalanırsan da ödersin” mantığı.
Bu durumda ne oluyor? Herkes gaza basıyor. İzmir otobanında radar cezasının 50 lira olduğunu düşünün. Hız sınırı 120 ama sen 220 ile gidiyorsun. Çünkü biliyorsun ki ceza sadece 50 lira. İşte bu cezalar da aynı.
Bir diğer mesele: fonlar. SPK bu fonlara izin veriyor, evet. Çünkü piyasayı canlandırmak istiyor. Ama aynı fonlar gidip tek bir şirketin hisselerini topluyor, yukarı çekiyor, fonun değeri artıyor, sonra sosyal medya şakşakçılarıyla birlikte küçük yatırımcıya satıyor.
Sonuç: Fon kazanıyor, küçük yatırımcı yanıyor.
Bu sermaye piyasasının gelişmesi değil; çöküşü.
SPK’nın öncelikle bu fon yapılarıyla ilgili ciddi düzenlemeler yapması şart. Aksi takdirde, yeni bir “banker skandalı” ya da “Titan zinciri” vakası kapıda.

HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.