BATIL İNANÇLARIN KAYNAĞI, ORTA ÇAĞ AVRUPASI VE HRİSTİYAN KÜLTÜRÜ

BATIL İNANÇLARIN KAYNAĞI, ORTA ÇAĞ AVRUPASI VE HRİSTİYAN KÜLTÜRÜ

Kökünün nereden geldiği, hatta neden inanıldığı bilinmeden birer dogma haline getirilen saplantılar olan batıl inançların çoğunun, Orta Çağ Avrupası ve Hristiyan kültürü kaynaklı olduğu belirtiliyor.,

Kökünün nereden geldiği, hatta neden inanıldığı bilinmeden birer dogma haline getirilen saplantılar olan batıl inançların çoğunun, Orta Çağ Avrupası ve Hristiyan kültürü kaynaklı olduğu belirtiliyor., hastalıklardan korunmak için yapılan kolyelerde, her renk bir hastalığı ifade ediyor. Bir kolyede renk sayısı ne kadar fazla ise, kolyenin o kadar hastalığa karşı koyacağına inanılıyor. Bazı yerlerde gerçek amacıyla halen kullanılmakta olan çeşitli takılarda bulunan boncuklar da yine hastalıklardan korunmayı amaçlıyor. Bazıları da, nazardan korunmak veya dileklerin gerçekleşmesi amacıyla taşınıyor. 'NAZARDAN KORUYAN AYNALAR' Küçük aynalar, nazarı değeceğine inanılan insana yöneltilmiş birer silah durumunda. Nal ve zeytin çekirdeklerinin de insanı nazardan korumaya yaradığına inanılıyor. Yeni doğmuş bebeklerin yastığının altına veya yeni gelinlerin yatağının altına küçük mavi torbalar içinde konulan çörek otunun, nazardan koruduğu inanışı yaygın. Nazardan korunma yöntemlerinin en ilginçlerinden birisi de, küçük torbanın üzerine konmuş şapın üstte taşınması. Şap, aradan geçen zaman içerisinde patlıyor. Bu patlamanın, torbayı taşıyan kişinin başına yakın bir zamanda bir kaza gelecekken, bunun şap torbası sayesinde engellendiğine inanılıyor. ÇOCUK İSTEYEN KADINLAR Bebeği olmayan kadınların uyguladıkları yöntemlerin sayısı ise bir hayli fazla. Anne olmak isteyen kadın, doğacak bebeğin parmağına uyacak büyüklükte bir gümüş yüzük yaptırıp, üzerine mavi bir taş taktırıyor ve umutla çocuğunun dünyaya gelmesini bekliyor. Çocuk sahibi olmak isteyen kadınların uyguladıkları bir diğer yöntem ise, 7 tane çocuğu olan, 7 ayrı evden 7 parça kumaş alıyor. Bu yedi parça kumaş birleştirilerek bir elbise dikiliyor. Bunun üzerine dilek için düğmeler, gümüşler dikiliyor ve eve asılıyor. Bu arada eve gelen insanlar da, elbisenin üzerine kendi dilekleriyle ilgili materyaller asabiliyorlar. Bundan sonra o evde bir çocuğun dünyaya geleceğine inanılıyor. AYNA VE TAVŞAN AYAĞI Kendimizi yansıtan aynayla ilgili inançlar da en eski inançlar arasında. Birinin öldüğü evin aynaları da hemen örtülür, yoksa ölünün ruhu, yaşayan yakınlarından birinin ruhunu da birlikte götürür. Ölü evinde aynaların örtülmesinin bir başka sebebi de hiçliği sona erdirdiği düşüncesidir. Tavşan ayağının uğurlu sayılması, çok eski bir inançtan kaynaklanıyor. İnanca göre, tavşan ayağı gut hastalığını iyileştirir, krampı geçirirmiş, ama etki sağlayabilmesi için kemiğin eklemli olması gerekirmiş. Cepte bir tavşan ayağının eklemli kemiğini taşımak, romatizma denen illeti hayattan silip atarmış. Anneler, yeni doğmuş çocuklarının alnını tavşan ayağıyla okşar, sonra ayağı beşiğe koyarlardı. 13 TAKINTISI VE KARAKEDİ 13 sayısının uğursuz sayılması, Hristiyanlığın, dünya batıl inanç kültürüne kazandırdığı bir konudur. Hazreti İsa'nın "Son Yemek"indeki on üçüncü konuktan ötürü, bu sayı uğursuz sayılmıştır. Bugün Batı'da birçok otelde ve gökdelende on üçüncü kat bulunmaz, asansörde on üçüncü kat belirtilmez. Ortaçağlarda büyücülük, karakediyi günlük hayata geçirmiştir. Biçim değiştirebilen, büyücüye kötü amaçlarını gerçekleştirmekte her zaman yardımcı olan bir yaratıktır karakedi. Bugün de, yolda önümüzden karakedi geçmesinden korkarız. Bu, kilise ile putperestlik döneminin büyücülüğü arasındaki çatışmanın yansımasıdır.

  • 26.3.2002 21:52

Kaynak: Haber Vitrin

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.