CHP'li Öztrak: Anıtkabir'e dolduran densiz kim?
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Cumhuriyet’in 97. yıldönümü dolayısıyla devlet erkanının Anıtkabir’e yaptığı ziyarette ‘Seni seviyoruz reis’ diye bağırılarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın alkışlanmasına tepki gösterdi.
Öztrak, İzmir'deki deprem için de "İnşallah göçüğün altında kalan yoktur. Kalan varsa bir an önce ulaşılır, sağ salim çıkarırlar. Tüm İzmir halkına geçmiş olsun diyoruz" dedi.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Öztrak’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
'CUMHURİYETİMİZİN TÜM KURUMLAR SALDIRI ALTINDA'
Milletimiz dün, Cumhuriyetimizin 97. yaşını, her şeye rağmen büyük bir coşkuyla kutladı. Cumhuriyet, tebaa değil yurttaş olmanın adıdır. Kula kulluk etmemektir. Cumhuriyet, insan onuruna en çok yakışan rejimin adıdır. Bu ülkenin kurucuları, yokluklar içinde, salgın hastalıklarla kırılan topraklarda, milletin iradesini esas alarak, uçurumun kenarındaki yıkık bir ülkeyi, uluslararası toplumun saygın bir üyesi haline getirmişlerdir. Ancak bugün, milletimizin 98 yıl önce son verdiği tek kişinin iradesiyle ülkeyi yönetme anlayışı saray rejimiyle, yeniden ihya edilmek istenmektedir. Cumhuriyetimizin tüm kurumları saldırı altındadır. Devletin çatısı olan Anayasamız tağyir, tebdil ve ilga edilmektedir.
'CUMHURBAŞKANLIĞI, MİLLETİ BÖLEN MAKAMA DÖNÜŞTÜ'
Bugün, Sarayın vesayeti altındaki yargıçlar, yasama organı üyesi bir milletvekili hakkında, Anayasal dokunulmazlığını bir kenara itip karar verebilmekte, ‘milli iradeye dönük bu hak gasbını kaldır’ diyen Anayasa Mahkemesi kararını tanımamaktadırlar. Milletin birliğini temsil etmesi gereken Cumhurbaşkanlığı koltuğuna bir parti genel başkanı oturmuştur. Cumhurbaşkanlığı, milleti bölen bir makama dönüşmüştür. Tek adam vesayet rejiminde, ülkemizde derin bir ‘devlet krizi’ yaşanmaktadır. Partili Cumhurbaşkanı, devletin memurlarını, partisinin memurlarına çevirmiştir. Valiler, kaymakamlar, iktidar partisinin il ve ilçe başkanı gibi davranmaktadırlar. Parti söylemleri valilerin tören konuşmalarına yansımakta, muhalefet milletvekilleri, Cumhuriyet Bayramı törenlerinde yok sayılmaya çalışılmaktadır.
'BU SAÇMA DENSİZLERİ DOLDURAN HANGİ DENSİZ'
Anıtkabir’de, Atamızın kabrinde, defalarca uyarmamıza rağmen, dün de bazı kendini bilmez densizler, yine kabir adabına uymayarak, bir partinin genel başkanına tezahürat yapmışlardır. Bu seçme densizleri oraya dolduran densiz kimdir? Anıtkabir’de bu terbiyesizliklerin sıradanlaştırılması asla kabul edilemez. Ülkemizde şartlar ne kadar ağır olursa olsun, Cumhuriyetimizin mayası sağlamdır. Umutsuzluğa asla yer yoktur.
'EVİNE EKMEK GÖTÜREMEYEN HÜKÜMETLERİ DE GÖTÜRÜR'
Erdoğan’ın yakalandığı kibir hastalığı, dönülmez noktaya ulaşmıştır. Millet, bu liyakatsiz yönetimin elinde, kuru ekmeğe muhtaç hale gelmiştir. Bunu, Sarayın küçük ortağı ve bekçisi de söylüyor. Söylemekle de kalmıyor, teşkilatına talimat vererek askıda ekmek kampanyası başlatıyor. Aslında bu kampanyanın, 2001’de bir esnafın Başbakanlığın avlusuna attığı yazar kasadan farkı yok. Ancak Saray’ın kibirlisi, ‘bugün Türkiye’de evine ekmek götüremeyen diye bir şey yok’ diyerek, ortağına ayar vermeye kalkarken aynı zamanda milletten ne kadar koptuğunu da gösteriyor. Sarayın küçük ortağı buna ne cevap verir, bizi ilgilendirmez ama boş tencere gibi evine ekmek götüremeyenler de hükümetleri götürür. Sayın Erdoğan soruyoruz: Çaresizlikten, kimsesizlikten canına kıyma noktasına gelen insanlarımız da mı durumlarını abarttılar? Bu ülkede insanlar, başkalarının sofralarında kalan yemeklerin peşinde koşup, çöpten ekmek topluyor. Bu acıların hepsi sizin yönetiminizde, bu ülkede yaşanıyor. Ama tok açın halinden elbette anlamaz. Siz sarayınızda pataşur içinde Çerkez tavuğunu, zencefilli somonlu suşilerinizi, kornişona sarılı dana rozbiflerinizi, ejder meyveli smoothie eşliğinde mideye indirirken, millet sayenizde askıda ekmek kovalıyor.
'MİLLETİ UNUTTUNUZ'
‘Evime ekmek götüremiyorum’ diye bağırıyor, duymuyorsunuz. Yetmiyor, ‘bu biraz abartılı oluyor’ diye tersliyorsunuz. Milleti unuttunuz. Varsa, yoksa yandaşlar, saray sosyetesi.
'GÜLER MİSİN AĞLAR MISIN'
Dolara bakmayan damat, daha bir ay önce doların; bu yıl 6 lira 91 kuruş, önümüzdeki yıl 7 lira 68 kuruş, 2022’de 7 lira 88 kuruş, 2023’te ise 8 lira 2 kuruş olacağını açıklamıştı. Peki, dolar bugün ne kadar? 8 lira 34 kuruşu geçti. 2023 tahminini bir ayda solladı. Bu korkunç bir devalüasyon… Şimdi, ‘serbest kur rejiminde devalüasyon olmaz’ diye, bilgiçlik de taslarlar. Serbestçe dalgalanan kur rejimindeysek, Merkez Bankası’nın kasasından 120 milyar dolar dövizi kime, neden sattınız? 2013’te bir trilyon dolara yaklaşan milli Gelir, bu yıl kurdaki bu gidişle, 700 milyar doların altına düşecek. Sarayın kibirlisi çıkmış ‘en iyi konumda olan ülke biziz’ diyor. Güler misin, ağlar mısın?
'FATURA MİLLETE ÇIKACAK'
Geçtiğimiz hafta piyasalara ‘Merkez Bankası 300 baz puan faiz artıracak’ diye dedikodu yayarak döviz kurunu tutmaya çalıştılar. Önce bu haberle döviz düştü. Ama Merkez Bankası faizleri artırmayınca bu sefer kurlar, rekor üstüne rekor kırmaya başladı. Şimdi 300 baz puan faiz artışı da piyasaları yatıştırmayacak. Bu ‘sözde’ uyanıklığın bedeli, belki de binlerce baz puanlık faiz artışıyla ödenecek. Ekonomi kazık fren yapmak zorunda kalacak. Bugün sayıları 10,5 milyona dayanan işsizlerin sayısı daha da artacak. Fatura, her zaman olduğu gibi en ağır şekilde millete çıkacak.
'DAMAT ÖĞRENECEK DİYE ÜLKE PERİŞAN'
Damat ekonomiyi öğrenecek diye, ülke ve ekonomi perişan oluyor. Ama ne gam… Saray’a göre abartılacak hiçbir şey yok. Ne de olsa onların tuzu kuru… Ekonominin içine düşürüldüğü buhrandan çıkış için birbirini destekleyen iki temel unsur şart: İlki; ehliyetli, liyakatli kadroların elinde uyum içinde çalışan, kurumsal altyapısı güçlü, ekonominin tüm aktörleriyle istişareye açık bir yönetim, İkincisi ise; ayakları yere basan, etrafında mutabakat sağlanmış, yapısal reformlarla güçlendirilmiş ciddi bir ekonomik programın tavizsiz şekilde uygulanması...
'ERDOĞAN, FRANSA VE ARABİSTAN’I MI KARIŞTIRDI'
Hafta başında Erdoğan çıktı: ‘Nasıl ki Fransa Türk markalı mal satın almayın diyorsa, ben de Fransız markalara asla iltifat etmeyin, bunları sakın almayın diyorum’ dedi. Ve bir boykot çağrısında bulundu. Ama sonra Fransa Ticaret Bakanlığı’nın yaptığı resmi açıklamadan öğrendik ki; Fransa’da Türk mallarına yönelik bir boykot yok. Yani Erdoğan’ın bu sözlerinin aslı yok. Peki, olmayan bir boykot çağrısını, varmış gibi göstererek, Erdoğan’ı yine kimler yanılttı? Yoksa Erdoğan, Suudi Arabistan ile Fransa’yı mı karıştırdı? Çünkü Fransızların boykot çağrısı ne kadar asılsız çıktıysa, Suudi Arabistan’ın boykotu bir o kadar gerçek. Ama Erdoğan’ın Suudi Arabistan’a karşı gıkı çıkmıyor. Erdoğan’ın etrafındaki şakşakçılar da ‘ne Fransa’da ne de dünyanın herhangi bir yerinde, Müslümanlara yapılan zulme kayıtsız kalamayız’ diyerek ateşi harlıyorlar.
Öztrak, basın mensuplarının sorularını da yanıtladı.
'ANITKABİR’E LİSTEYLE GİRİLMESİ DENSİZLİKTİR'
(Anıtkabir’e listeyle girildiği iddiası) Bu açık seçik densizliktir. Burada bir siyasi parti lehine slogan atanlar ne kadar densizse bu listeyi hazırlayanlar o kadar densizdir.
'ŞENTOP’UN SORUMLULUĞU BİZE YIKMASI KABUL EDİLEMEZ'
(TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un, Enis Berberoğlu için ‘ben 17 ay hükmü beklettim, siz ne yaptınız’ ifadeleri) Bizim hukukçularımız atılması gereken adımları attılar. Yaptığımız, girişimde bulunduğumuz araştırma önergeleri reddedildi. Berberoğlu ile ilgili süreci mahkemeler ve Berberoğlu yürüttü. Sayın Şentop’un kalkıp, Berberoğlu’nun hakkını yenmesinin bir yasama mensubunun hakkının yendiğini, Meclis’in hukukuna tetikçi yargının tecavüzü olduğunu idrak etmesinden sonra sorumluluğu bizim üstümüze yıkması kabul edilemez.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.