FETULLAH GÜLEN 40 YILDIR CIA’YA ÇALIŞIYOR

 

FETÖ darbesi sırasında Büyükada da bulunan ve darbenin başarılı olması halinde Ankara’ya geçerek, kontrolü alacak olan CIA'in eski direktör yardımcısı ve Türkiye masası şefi Graham Fuller, uzun zamandır Fetullah Gülen’le çalışıyor.
Graham Fuller aynı zamanda Fetullah Gülen’in Amerika’da oturma izni alabilmesi için çıkartılan Greencard’a da kefil olan CIA ajanı.

Dünyaca ünlü ABD'li stratejist Prof. William Engdahl, CIA – Fetullah Gülen ilişkisini ortaya çıkarmayı başaran isimlerden birisi.

Prof. William Engdahl, konuyla ilgili bir araştırmasında bu ilişkinin başlangıç süresi konusunda müthiş bir iddiada bulunarak şöyle dedi;
- CIA ajanları Avrasya'da Gülen okulları aracılığıyla kimliklerini gizlemesi dâhil olmak üzere yaklaşık 40 yıldır Fetullah Gülen’le birlikte çalışıyor.
1980 darbesinin yanı sıra Gülen cemaatinin eski Sovyetler Birliği coğrafyasında da CIA için çalıştığını aktaran Engdahl "CIA, 1990'ların Orta Asya'daki Sovyet sonrası kaosunda, Gülen'i ve onun ılımlı İslam imajını en geniş yıkım ağlarından birini inşa etmek için kullandı. Bu ağ Özbekistan, Kırgızistan ve hatta Çin Halk Cumhuriyeti'ndeki Sincan Uygur Özerk Bölgesi dahil olmak üzere Türki olarak adlandırılan eski Sovyet Orta Asya bölgesinin tamamını kapsadı" dedi.

Gülen'in Green Kart başvurusu için hazırlanan tavsiye mektubunda Fuller'in yanı sıra ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz de imzası bulunuyor.
CIA – FETÖ ilişkisi kısaca 1980 yıllarının başına dayanıyor.
Engdahl araştırmasında çarpıcı bir olaya yer veriyor.
12 Eylül darbesinde CIA ve Gülen’in ortak hareket ettiğine işaret ediyor.
Bu da Kenan Evren’in neden Gülen’e dokunmadığını anlatıyor.

Ey FETÖ’cüler…
Biz demiyoruz Amerikalı Profesör diyor arkasından gittiğiniz adamın CIA elemanı olduğunu.
Ben çenemi boş yere yormayayım.
Dünyanın gözünün önünde yaptığınız darbeyi bile inkâr eden siz, bunu hayda haydaya inkâr edersiniz.
Neyse..
Siz yolunuza biz yolumuza.. Allah yollarımızı kesiştirmesin..
CIA ajanı Fuller halen; FETÖ’ye övgüler yağdırıp, Erdoğan’a ve AK Parti’ye ağır sözlerle saldırıyor.
Fetullah Gülen CIA ile 1980 yılında çalışmaya başlaması aniden olmadı.
O tarihe kadar tam 20 senelik bir eğitimden geçti.
Gülen 1960’lı yılların başında devşirildi.

Vatikan Papazları George Marovitch ve Thomas Michel onu özel olarak yetiştirdi.
Bu iki isim zaten aleni olarak cemaatin bütün toplantılarında boy gösteriyordu.
Marovitch; hem bir Vatikan papazı hem bir mason ve hem de CIA ajanıydı.
Bu papazın kucağında pamuk gibi olan Fetullah Gülen, Türk mason birader Kasım Gülek’e teslim edildi.
Kasım Gülek’de Fetullah Gülen’i siyasete sokup hızlı yükselmesini sağladı.
Burada bilinmeyen şey şudur.
Fetullah Gülen, AK Parti’ye kızıp CHP’li olmadı.
O baştan beri CHP’liydi.
1960’lı yıllarda CHP’ye üye oldu.

Bir daha da başka bir parti üyesi olmadı.
Kasım Gülek Ecevit’i keşfedip CHP’ye yerleştirdi.
Ecevit 1972 yılında istifa eden İsmet İnönü'nün yerine CHP genel başkanlığa seçildi.
CHP’nin başına geçince Kasım Gülek’in emaneti olan Fetullah’ın Gülen’in hamisi oldu.
Ta ki Amerika’ya kaçırtıncaya kadar.
Fetullah Gülen Amerika’ya kaçtıktan sonra Ecevit’in kendisini nasıl koruyup kolladığını şöyle anlattı;
- Ecevit hayatı boyunca hiç oruç tutmadı... Namaz kılmadı ama inancı sağlamdı...
Sosyal demokrat bir zeminde doğdu ve İsmet İnönü’ye ortanın solu dedirtti...

Okullara çok sahip çıktı... İşin büyüklüğünü sezmişti...
Önüne bir dosya getirildiğinde elinin tersiyle itti... Eğer ahirette Allah bana şefaat etme imkânı verirse, bunu ilk önce Ecevit için kullanırım…

Yuh diyorum başka bir şey demiyorum.
Ne diyor Fetullah Gülen; “Ecevit hayatı boyunca hiç oruç tutmadı... Namaz kılmadı ama inancı sağlamdı...”
Bu nasıl olabilir?

İnancı sağlam olan, Allah’ın emrini yerine getirir.
İşte Fetullah’ın özlemi olan din böyle bir din.
İşin tuhaf yanı, şefaat müessesesini de bilmiyor Fetullah Gülen.
Bir kişiye şefaat edilebilmesi için o kişinin son nefeste iman etmesi icabeder.
Kişinin son nefesi ise meçhuldür. Ama Fetullah meçhul olan imanın hiç ibadet etmeyen Ecevit’te zuhur edeceğini sanıyor.
Kusura bakmasın.
Bizim dinimizde böyle bir hüküm yok.
Sanırım kendi inancının kitabı İncil’de vardır.

O zaten Müslüman, Hıristiyan, Putperest, ateşe tapan, Hindu, hatta ateist herkesin cennete gireceğine inanıyor.
Buna inanan birisi elbette ilk önce Ecevit’i cennetlik eder.
Devam edelim.
Ecevit Rahşan Hanımı bulup evlendi.
Rahşan Hanım’da Kemal Kılıçdaroğlu ’nu keşfetti.
Rahşan Hanım Kılıçdaroğlu ‘nu 1997 yılında SSK’nın başına müdür olarak getirdi.
Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı seçildiği 2010 tarihindeki 33. Cumhuriyet Halk Partisi Olağan Kurultayına Rahşan Hanım da katıldı.

O kurultaya DSP Genel Başkanı olarak katılan Rahşan Ecevit, Kılıçdaroğlu’na desteğini açıklayıp kenara çekildi.
Papaz Maroviç, Kasım Gülek, Fetullah Gülen, Bülent Ecevit, Rahşan Ecevit ve Kemal Kılıçdaroğlu Rus Matruşka bebekleri gibi sırayla birbirinin içerisinden çıktı.
Bu bebeklerin sonuncusu ve en küçüğü ise Kılıçdaroğlu idi.
Kılıçdaroğlu’nun içerisinden de maalesef FETÖ çıktı.
Fetullah Gülen için Kasım Gülek bir baba gibiydi.

O ne derse onu yapardı.
Evlatlar babasının izini takip eder.
O tarihte bağımsız milletvekili olan Bağımsız milletvekili Kasım Gülek, 1968’de NATO Parlamenter Asamblesi Başkanlığına seçildi.
Vatikan Papazı Marovitch’in tavsiyesi ile eşi Nilüfer Devrimel ile birlikte Vatikan’a giderek Papa 6.Paul’ü ziyaret etti.
Bu ziyaret sırasında Papa ile tam 1 saat 15 dakika görüştü.
Bu alışılmadık bir süreydi.

Papa devlet başkanlarıyla bile bu kadar uzun görüşmüyordu.
Ne hikmet ise Kasım Gülek’e bu kadar uzun bir zaman ayırdı.
Görüşme sırasında Kasım Gülek Tarsus’ta Saint Paul Cemiyeti'nin kurulmasını talep etti...
DİNLER ARASI DİYALOĞ projesini Vatikan ilk götüren Fetullah Gülen değil, manevi babası Kasım Gülek’ti.
Bir Müslüman(!) Papa’ya gidip ülkesinde Hıristiyan cemaati kurulmasını istiyor.

Bu Saint Paul Cemiyeti nereden çıktı?” demeyin.
Tarsus’ta Aziz Paul Kilisesi bulunuyor.
Kasım Gülek 1102’de inşa edilen bu tarihi kilise için bir cemiyet kurulmasına çalışıyor.

Kısaca Müslüman mahallesinde salyangoz satıyor.

Aziz Paul Kilisesi Hıristiyanlar için önemli bir kilise.
Burası 1862’de yeniden inşa edildi ve sıkı durun 1888’de yanına bir okul açıldı;
Tarsus Amerikan Koleji.
Tarsus Amerikan Koleji, Tarsus’ta merkezi Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunan Board Heyeti adli misyoner örgütü tarafından kuruldu.

Tabi izin İttihat ve Terakki Cemiyeti adlı hainlerden.
Şimdi sıkı durun!..
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Çukurova sorumlusu kimdi?
Kasım Gülek’in babası, Mustafa Rıfat’tı.

Bu okulun izin belgesini de muhtemelen o vermiştir veya o aracı olmuştur.
Okulun kuruluş amacı, "Türkiye için liderler, dünya için liderlik" sloganından da anlaşılabileceği gibi eğitilmiş lider adayları yetiştirmektir.
Okul Türkiye'de kurulmuş ilk Hristiyan misyoner okullarından biridir.
Başlangıçta adı Hristiyan din büyüklerinden Aziz Paul'ün adına St. Paul's Institute at Tarsus olan okul sonraları Tarsus Amerikan Koleji adını aldı.

Tarsus Amerikan Koleji Amerikan sistemine uygun bir şekilde Amerikalı ve diğer yabancı eğitimcilerle yönetilir ve yabancı idarecilerin yanı sıra bir Amerikalı müdürü bulunur.
Okul yönetimi günümüzde kabul etmese de pek çok kez misyonerlik yapmakla suçlanmıştır.
Kasım Gülek babasının açtırdığı bu okul için Papa’ya bir cemiyet kurdurdu.
1992-1993 yıllarında Vatikan tarafından Aziz Paul Sempozyumu ve Ayini düzenlendi.
Gülek’in Türkiye’de Hıristiyanlığın geliştirilmesine yönelik teklifleri Papa’nın o kadar hoşuna gitti ki; , Vatikan ziyaretinden sonra Vatikan Nişanı kazandı.
Bu nişan Kasım Gülek’in ölümünden sonra kızı Tayyibe Gülek’e verildi.
Tayyip Bey’in karşısına çıkartılarak Türkiye Cumhuriyeti’ne Cumhurbaşkanı yapılmak istenilen Tayyibe Gülek’in Vatikan nişanı var anlayacağınız.

Dedik ki evlatlar babalarını takip eder.
Kasım Gülek de babasının izinden gitti.
Bizim Fetullah Gülen’de manevi babası Kasım Gülek’in izinden gidip Vatikan’dan Papa ile görüştü.
Gülen Papa ile görüşmeden bir yıl önce 1997’de ABD’de “Anti Defamation League (ADL) - İftira ve Karalama ile Mücadele Birliği” Başkanı Abraham Foksman ile buluştu.
Foksman, Gülen’den İslam’da hoşgörüyle ilgili bir kitap yazmasını istedi.

Gülen’de Hıristiyanların istediğine uygun bir kitap yazdı ve ADL bu kitaba “destekleyici” olarak ve çevirerek dağıttı.
Papazlar tarafından ısmarlanan ve o papazların istediği bir İslamiyet anlayışı Fetullah Gülen’in kalemiyle yazılıp, ahmak şakirtlere dağıtıldı.
Fetullah Gülen, gidip elini öpmeden önce papaya 9 maddelik bir mektup sundu.
Mektubunda Hıristiyanlığı öve öve bitiremedi.
Fetullah Gülen mektubunda kendini küçültüp Papayı yücelterek, “Allah’ın aciz kulu Fethullah Gülen’den Aziz pedere..” diyerek başladı.
Fetullah Gülen mektubunda; Milenyumun Hoşgörü ve Dinler Arası Diyalog Projesi’nin bir parçası olmayı, kendisinin görevlendirilmesini açıkça istedi.
Resmen Vatikan’dan görev istedi.

Yav Allah aşkına..
Bırakın bir alimi, ulemayı.. Cahil bir Mümin bile Hıristiyan’dan görev istemez.
Yediği halt bununla da kalmadı.
Mektubunda, Müslümanları suçlayarak Papa’dan özür diledi ve şöyle dedi;” 
İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır. Müslüman dünyası, İslam’ın asırlarla ölçülen yanlış algılanmasını silip atacak bir diyalog imkânını bağrına basacaktır.” Dedi.
Önerilen programlar aşırı büyük işler gibi algılanabilir; ama bunlar erişilmez değildir. Dünyada iki tip insan vardır. Bazıları kendilerini topluma adapte etmeye çalışır. Diğer bazıları ise topluma uymaktansa toplumu kendi değerlerine adapte etmek ister. Toplum bütün ilerlemeleri bu ikinci tip insanlara borçludur. Onları yarattığı için Rabb’e şükürler olsun.” (M. Fethullah Gülen / Rabb’in aciz kulu / 9 Şubat 1998)
Fetullah Gülen’de Tıpkı manevi babası Kasım Gülek gibi bir Hıristiyan Okulu ve cemiyeti kurulmasını talep etti.
Sadece şehir farklıydı.
Gülen bu görüşmede Papa’ya, Şanlıurfa’nın Harran ilçesinde çeşitli dinleri inceleyen bir üniversite kurulmasını ve Filistin’in El Halil kentinde olduğu üzere Müslüman ve Hıristiyanlar için ortak bir ibadet yeri açılmasını istedi.
Şükürler olsun ki Cenab-ı Allah peygamberler şehri Şanlıurfa’ya böyle bir okul ve ibadet yerini nasib etmedi.
DEVAM EDECEK/METİN ÖZER

Önceki ve Sonraki Yazılar