MUSTAFA KEMAL’İN CENAZE NAMAZI KILINDI MI?

 

Yalan yazan tarihçilere göre kılındı...
Hem de Yeni kapı Camii’nde bütün İstanbul’un katıldığı mahşeri bir kalabalık tarafından kılındı...
Külli yalan.
Dolmabahçe’de Mustafa Kemal’in ölümü üzerine büyük bir panik yaşandı.
Sarayda hizmetini görenler şok içerisindeydi.
Kimse ne yapacağını bilmiyordu.
Ölümü önceden düşünülmediği için bir plan da yapılmamıştı.
İlk akla gelen, cenaze töreni ve gömüleceği şehirdi.

Ölüm belgesini imzalayanlardan Prof. Mehmet Kâmil Berk, ulu önderin çenesini ipek mendille, ayak başparmağını ise bandajla bağladı.
Cenaze töreni erteleneceği için cenazesi, Ankara'daki Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nden (GATA) bu amaçla gelen patolog Prof. Lütfi Aksu tarafından tahnit( bozulmaması için ilaçlama kısaca mumyalama)  edildi.
Dolmabahçe’de aileden tek yakını kız kardeşi Makbule Atadan’dı…
Makbule Atadan Ankara’da yaşıyordu.  
Ankara’nın sert havasından rahatsız olan Makbule Hanım’ın abisinin isteği üzerine 1937 Ocağında İstanbul’a gidip Dolmabahçe Sarayı’na yerleşti…
10 Kasım’daki ölümden 19 Kasım gününe kadar Ulu Önder’in cenazesiyle ilgili bir karar alınamadı.

En hararetli tartışma konusu, cenaze namazının kılınıp kılınmayacağı idi...
Kılınacaksa da nerede kılınacağı idi...
Hükümet ve CHP 9 gün boyunca bunu tartıştı.
İstanbul’daki Cenaze programından Fahrettin Altay sorumluydu..
Fahrettin Altay Paşa tartışmayı şöyle anlattı;  
Programa göre cenaze İstanbul’dan alınacak, Ankara’ya gönderilecekti.
Ankara’ya sordum: Cenaze namazı İstanbul’da mı yoksa Ankara’da mı kılınacak? 

Akşama kadar bir cevap alamadığım için akşam tekrar sordurdum.
‘Yarın sabah Başbakan Celal Bey, oraya gelecek. Görüşürsünüz’ cevabını aldığım vakit hayret ettim.
 Acaba bunda görüşecek ne vardı?
Ertesi sabah Bayar, geldi. Dolmabahçe Sarayında görüştük.
Bayar’dan anladığım; laik hükümet cenaze namazı esnasında bazı dini olaylar meydana gelmesinden çekiniyordu.

Ankara’daki hükümet erkânı ve CHP yöneticileri cenaze namazı kılınmasına şiddetle karşı çıkıyorlardı.

Onlar tez olarak, “Atamız sağlığında camiye gitmezdi. Namaz da kılmazdı. Öldükten sonra camiye götürmemize karşı çıkardı. Dini vecibelerin yerine getirilmesi konusunda bir vasiyeti veya sözü de yoktu. Bu şartlarda cenaze namazını kılmayalım”
İnanın tam 9 gün boyunca bunu tartıştılar.
Celal Bayar İstanbul’a bu kararla geldi.
Dolmabahçe’deki ekibe, Mustafa Kemal’in cenaze namazının kılınmayacağı, cenazede İslami şartların yerine getirilmeyeceğini bildirdi.
Yani gasil ve kefenleme olmayacağını bildirdi…
Mustafa Kemal’in kız kardeşi Makbule Hanım cenaze namazının kılınması konusunda hükümetin tavrını öğrenmiş ve Dolmabahçe Sarayı’nı ayağa kaldırmıştı.
Ağabeyinin cenaze namazı kılınmadan Dolmabahçe Sarayı’ndan çıkarılmasına izin vermeyeceğini söyleyip kapıyı tuttu.
Dolmabahçe’den Makbule Hanım’ın çığlıkları yükselince, Fahrettin Altay Celal Bayar’a koşup durumu anlattı.
Bu olay ahaliye yansırsa isyan ve karmaşa çıkar” uyarısında bulundu.
Bir sorun daha vardı…
O tarihte cenaze namazları camide kılınıyordu.
Celal Bayar ve CHP, buna asla izin vermiyordu.
Fahrettin Altay, dönemin Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi’yi çağırıp, durumun hassasiyetini anlattı ve “Bize bir fetva yaz” dedi...
Rıfat Börekçi zaten laik kararları şeriat hükmü gibi göstermekte bir üstattı...

Şöyle dedi; “Madem sıkıntı olacak o zaman camiye gelmesine gerek yok.” deyip namazın Dolmabahçe Sarayı’nda kılınabileceğine yönelik bir fetva yazdı.
O'nun cenaze namazı, tertemiz hale getirdiği bütün vatanda, bu farizanın yerine getirilebileceği her yerde kılınabilir.
Bu fetva Celal Bayar’a götürülünce, Bayar biraz yumuşadı.
-Tamam, o zaman cenaze namazı Dolmabahçe Sarayı’nda kılınsın.
Cemaat 10 kişiyi geçmesin ve Arapça dua edilmesin…

Mustafa Kemal’in cenazesine devlet erkânından ve CHP kanadından bir kişi bile katılmadı.
Dolmabahçe’deki cenaze namazını Tarihçi Murat Bardakçı şöyle yazmış;
- Cemaat 11 kişiden ibaretti. İmamete, Şerefeddin Efendi geçti (dört sene sonra, 1942’de Diyanet İşleri Reisi olacak olan Şerefeddin Yaltkaya) ama o senelerde Arapça ezan ile tekbir yasaktı ve ne yapacağımız hususu sıkıntılıydı.
Hükümet Arapça ezan ve dua okunmaması konusunda emir vermişti.
Arapça tekbir getirtildiğinde devletin, Türkçe okunduğu takdirde de Makbule Hanım’ın hışmına uğrama tehlikesi vardı.

Böyle durumda Makbule Hanım, ‘Yeniden, doğru dürüst kılın’ demesi mümkündü..
Tabutun önüne Şerefeddin Efendi imamete geçti, tekbiri Türkçe ‘Tanrı uludur’ diye, getirdi.  Diğer üç tekbiri de Türkçe getirdi. Sıra ‘Esselâmü aleyküm ve rahmetulah’ diye selâma gelmişti,
Şerefeddin Efendi her iki selâmı da, ‘Esenlik üzerinize olsun’ diye yine Türkçe verdi.

Şerefeddin Efendi selâmları vermek için başını her iki yana çevirdiği sırada gözleri Makbule Hanım’ı aradı.
Ondan, “Olmadı namazı tekrar kılın” diye bir şey gelmeyince büyük bir sevince kapıldı;
- Paşanın cenaze namazını kıldık…
Bu haber dalga dalga bütün yurda yayıldı.
Mustafa Kemal’in Dolmabahçe Sarayı’nda çok büyük bir kalabalık ve devlet erkânıyla cenaze namazının kılındığı sanan ahali, pek sevindi.
Tabi bizim dinimizde iş sadece cenazeye namazıyla bitmiyor.
Mustafa Kemal’in gasil edilmesi ve İslami şartlara uygun kefenlenmesi de icap eder.
Hiçbir tarih kitabında ve hatıralarda bunların yapıldığına yönelik bir bilgi yok.
Hazır yeri gelmişken şunu da belirteyim.
Cenaze namazının olmazsa olmaz 6 şartı var:

Bir müminin vefat ettiğini haber alan erkeklere, erkek yoksa kadınlara cenaze namazı kılmak, gasl, teçhiz ve defin farz-ı kifayedir. Ehemmiyet vermeyen, kâfir olur.
Cenaze namazının kabul olması için, altı şart lazımdır:
1- Meyyit Müslüman olmalıdır.
2- Meyyit yıkanmış olmalıdır. Yıkanmadan gömülen, üzerine toprak atılmamış ise, çıkarılıp yıkanır, sonra namazı kılınır.
3- Cenazenin veya bedeninin yarısı ile başının veya başsız yarıdan fazla bedenin, imamın önünde bulunması lazımdır.
4- Cenaze, yerde veya yere yakın, ellerle tutulmuş veya taşa konmuş olmalıdır. Başka bir yerde bulunan veya hayvan üstünde veya el ile yüksekte tutulan cenazenin namazı kabul olmaz. Cenazenin başı, imamın sağına, ayağı soluna gelecektir. Tersine koymak günahtır.
5- Cenaze, imamın önünde hazır olmalıdır.
6- Cenazenin ve imamın avret yeri örtülü olmalıdır.
Bir cenaze namazının kılınmasına bile, 9 günde evet diyemeyen bir CHP var karşımızda.
Sırf İslam düşmanlığından ve kininden tek bir CHP’li Ata’sının cenazesinde safa durmadı.
İslam’a karşı olmak CHP’nin genlerinde var.
Böyle bir CHP’den medet uman ve ona oy veren özellikle bazı cemaatler ve Müslümanlara Allah akıl fikir versin.

SON SÖZ..
Kim kiminle beraberse onunla haşrolunur. Hayırda ve şerde..
METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ

Önceki ve Sonraki Yazılar