Metin ÖZER
İBRANİ ŞİRİN PAYZIN’IN KOMÜNİST TEYZESİ…
Türkiye’de bir grup var.
Malum gazetelerin köşe başlarına kurulmuşlar, fırsat kollar.
“Allah” dediğinde zıplar, “Din” dediğinde hoplarlar.
Topluca feryat edip, “Laiklik elden gidiyor” diye tepinirler.
Bunlara verilen görev bu.
Hep aynı tipler.
Geçenlerde bunun bir örneğini gördük.
İçişleri Bakanı Soylu, mezun olan subay ve astsubaylara konuşma yaparken; “Görevinize Allah rızası için abdestli çıkın. Ayet-el Kürsi okuyun" deyip, Askerlerimizi koruyacak formülü söyledi.
“Allah” lafzını duyan eski Türkiye artıklarının tüyleri diken diken oldu.
Onlardan birisi olan Şirin Payzın, “Bu nasıl olabilir. Soylu Türkiye’nin laik bir ülke olduğunu unutmuş.” Diye höykürdü.
Arkasından da bir gözdağı verdi; Sen önce oğlunla, şirketinle ilgili iddialara cevap ver.
Vay canına!
Müslüman bir ülkede; Peygamber ocağı Orduda, duaya bile tahammülleri yok.
Adı Şirin, Soyadı Payzın…
Dıştan bakınca senin benim gibi bir Türk ve Müslüman.
Tabi yersen…
Hanımefendi gerçekte ne Türk ne de Müslüman.
O bir İbrani… Ancak açık açık “Ben Yahudi’yim” demiyor.
Suret-i haktan görünüp; milletin dinine ve imanına saldırıyor.
Bunlar utanmadan herkese dürüstlük dersi vermeye kalkar.
En büyük sahtekâr; gerçek dinini ve milliyetini saklayandır.
Sahtekârlık bunların geninde var… Babaları da dedeleri de böyleydi.
Şirin Hanım, “Bakanın İslami sözleri, bir Yahudi olarak beni rahatsız etti” dese, sorun olmayacak.
Biz de “Elbette, bir Yahudi İslami tavsiyelerden rahatsız olur” deyip kendisini ciddiye almayacağız.
Ama o öyle yapmıyor.
Bir Türk ve Müslüman bakanın İslami söylemlerinden rahatsız oluyor imajı veriyor.
Zaten sıkıntı da sorun da burada.
Bunlar bizden gözüküp, bizi içeriden vurmaya kalkıyor.
Şirin Payzın Türkiye’deki Yahudilerin çıkardığı Şalom Dergisine şöyle dedi;
- “Kazan Tatar’ı olan dedem, Bolşevik İhtilali sırasında Rusya’yı bırakarak tek başına Türkiye’ye geliyor. Ve önce İstanbul’da, ardından da Ankara’da sıfırdan yeni bir hayat kuruyor.”
Şu sözlerine bakınca, Şirin’i Kırım Türk’ü sanıyorsun.
Sözüne dikkat edin, “Türk’üm” demiyor ‘Kazan Tatar’ı diyor.
Peki, Kim bu Kazan Tatarları?
‘Kırım’ denildiğinde, biz Kırım Tatarlarını anlıyoruz, ama orada üç ayrı millet ve 3 ayrı halk var.
Bir tanesi Kırımskiye Tatarı yani Kırım Türkleri, ikincisi Karainler, üçüncüsü de Kırımçaklar.
Kırımçaklar; Türk dili konuşan ve Kırım'da yaşayan Rabbânî Yahudilerdir. Kırım Karayları ile birlikte yaşamışlardır.
19. Yüzyılda diğer Yahudilerden farklı olduklarını belirtmek amacıyla onlara, “Kırımçak” ismi verildi. Daha önce kendilerine, "İsrail'in çocukları" manasına gelen “Srel Balaları” deniyordu.
Kırım Tatarları Kırımçaklara, ‘zuluflı çufutlar’ (favorili Yahudiler) ve Karaylara, ‘zulufsız çufutlar’ (favorisiz Yahudiler) diye hitap ederlerdi.
Kırımçaklar, net olarak Yahudi kabul edilir.
Karainler yani Karaylar, Karay inancı veya mezhebindendir. Karayiler Yahudiliğin bir koludur. İbraniler “Karaim” der; Batılılar, “Karaibler”, orada yaşayanlar, Türkler ve Ruslar ise “Karaim” derler.
Kırım Tatarlarının veya Kırımlı dediklerimizin önemli bir bölümü Karaim’dir. Bunlara ya “Karia” deriz veyahut “Karia Türkleri” deriz.
Şimdiki Başkanları Vladimir Örmeli ‘dir. Dini liderleri Davut Yel olup, Kiev'de ikamet etmektedir.
Bunlar “kara” sözcüğünden gelirler. “Kara” İbranicede “okumak” demektir. Bunlardan bildiğimiz bir kişi var, o da Refik Halit Karay’dır.
Kırım Tatarları ya da Kırımlılar, Karadeniz'in kuzeyindeki Kırım yarımadası olan Türk halkıdır…
1783'te Kırım Hanlığı ‘nın Rusya tarafından ilhak edilmesiyle birlikte Osmanlı Devleti'ne zorunlu göçe tabi tutulup kendi vatanlarında azınlığa düştüler.
SSCB'nin yıkılmasıyla sürüldükleri topraklardan Kırım'a geri dönen halk, Ukrayna'nın ana Müslüman topluluğunu oluşturdu.
Kırım’ı işgal eden Putin, şimdi bunları tekrar kendine bağlamaya çalışıyor.
AK Parti’nin hükümete getirip meşhur ettiği üç tane Kırımlı var. Ali Babacan, Cemil Çiçek ve Ahmet Davutoğlu.
Bunların; ‘Kırımçak’ mı, ‘Karay’ mı veya ‘Kırım Tatar’ı mı olduğunu sonraya bırakalım.
Davutoğlu ve Babacan’ın Erdoğan’ı devirmek için aynı anda harekete geçip, eş zamanlı partiler kurmasının sebebini siz zaten anlamışsınızdır.
Gelelim meselemize…
İşte bu Karay Yahudilerinden birisi de bizim Şirin Payzın Hanım.(Kırımçak olduğu da iddia ediliyor)
Şirin Payzın Şalom dergisine akrabalarıyla ilgili şöyle dedi; “Hem anne tarafında, hem de baba tarafında siyasetçiler var, üstelik epeyce karışık. Hem CHP’li var, hem de İşçi Partili var. Büyük teyzem Behice Boran. Kısacası siyasetin içinde, siyasetle pekişmiş bir aileyiz.”
Bizim Şirin’cik meğer azılı komünist Behice Boran’ın yeğeniymiş.
Bugüne kadar hiç bahsetmedi. İlginç değil mi?
Kim bu Behice Boran?
Sabetayların ünlü okulu Robert Kolej'inde okumuş, Amerikan Michigan Üniversitesi’nde özel bursla yetiştirilmiş bir azılı Komünist (Tabi yersen)…
Amerika’da yetiştirilen Behice Boran, Türkiye’de Komünist görüşlü Türkiye İşçi Partisi’nin genel başkanlığına kadar yükseldi.
1981'de vatandaşlıktan çıkarıldı. Yurt dışında iken TKP (Türkiye Komünist Partisi) ile TİP'in (Türkiye İşçi Partisi) birleşme kararı aldıklarını duyurdu ve iki gün sonra da öldü.
Cenazesi, çoğu Sabetay’ın gömüldüğü Zincirlikuyu Mezarlığına defnedildi.
Ecevit de Robert Kolej'inden mezun olup Rockefeller Vakfı'nın bursu ile ABD'ye gitmişti.
Güzel ülkemin Sosyalist ve Komünistleri de Amerikan patentli…
Şirin Payzın’ın İbraniliği nasıl ortaya çıktı?
Türkiye’deki Sabetaylarla ilgili geniş araştırmaları bulunan Yazar Yalçın Küçük şöyle yazdı;
- Türkiye'de üç kadın bilirim. Halide Edip Adıvar, Sabiha Sertel ve Behice Boran. Üçü de İbrani.
Behice Boran’ın yeğeni olan bizim Şirin’cik meğerse yıllardır İbrani olduğunu saklamış.
Türk ve Müslüman ayakları yapıp; dinimize, imanımıza ve milletimize saldırdı.
Şirin Payzın, ne zaman dürüst olup gerçek kimliğini açıklayacaksın?
Şirin’in sakladığı tek sırrı, kökeni ve teyzesi değil elbette…
Bir de babası meselesi var.
Payzın babasıyla alakalı şöyle demiş;
- Babam da gazeteciydi, ama TRT’nin kuruluşundan sonra, yani 70’li yıllardan sonra TRT’de çeşitli kademelerde çalışmaya başladı. En son Dış Haberler Müdürü’ydü. Ekranlarda pek görünmedi.
Şirin hanım, bir kez de doğru söylesen!
Baban Nizam Payzın gerçek bir yalan makinasıydı.
Söylediğin gibi TRT’de değil, Cumhuriyet Gazetesi ve Hürriyet gazetelerinde çalışmıştı.
Baban, yalan haber yapmaktan yargılanmış bir gazeteciydi.
Şirin Payzın, senin baban demokrasiyi yıkan Başbakanı asan askeri darbecilere övgüler dizen birisiydi.
Menderes aleyhine Yalan ve uydurma haber yapan Nizam Payzın, 27 Mayıs darbesinden sonra cuntacıların özel olarak seçtiği tetikçi bir gazeteciydi.
Nizam Payzın; 1 Haziran 1960 tarihli Hürriyet gazetesinde, “27 Mayıs Cuma Sabahı her şey halloldu ve Türk Milleti İçin Yeni Bir Devir Başladı” başlıklı haberde, darbecileri yere göğe sığdıramadı.
Nizam Payzın’ın, Menderes’e olan düşmanlığının sebebi, ezanın tekrar Arapçaya döndürülmesiydi.
Nizam Payzın, gazetecilik hayatı boyunca CIA elemanı olarak tarif edildi.
Tıpkı baban gibi yalan haber yapmaktan sana da dava açıldı.
Sen de tıpkı baban gibi bu milletin dinine ve imanına düşman oldunuz.
İslamiyet’e düşmanlık sizin ailenizin geninde var.
Boş yere şirin görünmeye çalışma.
Teyzen Behice Boran’ın izinden gidip, PKK’lılara övgüler dizdin.
PKK’lı teröristleri aklamak için Kandil’e gidip hatıra fotoğrafları çektirdin ve hakkında terör örgütü propagandası yapma suçundan dava açıldı.
Mehmetçikle çatışmada öldürülen PKK’lı teröriste rahmet diledin.
Sıkışınca taktığınız Laiklik ve Kemalist maskeniz düştü, İbranilik yüzünüz ortaya çıktı.
Baban, Rahmetli Menderes’e ve millete çok çektirdi.
Sen ve senin soyun; Erdoğan’a ve bu millete çektiremeyeceksiniz.
Payzın; Farsça ayağına pranga vurulmuş kimse demek.
Dedesi bu soy ismini alırken ‘Müslümanlar arasında esir haldeyiz” sinyali verdi.
Emin ol; biz ne seni ne de senin gibi dönmemiş dönmeleri zorla tutmuyoruz.
Eskiden bir devletiniz yoktu. Şimdi İsrail gibi bir devletiniz var.
Biz sizden memnun değiliz, siz de bizden memnun değilsiniz.
Bu durumda ayağındaki prangayı çözüp, İsrail’in dibine kadar yolunuz var.
Defolup gidin ülkemden, biz de kurtulalım siz de kurtulun!..
Yolun açık, bahtın kapalı olsun Şirin’cik…
METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ