Metin ÖZER
ÇANKAYA KÖŞKÜ'NÜN SUİKASTÇİ GENERALİ : İSMAİL HAKKI TEKÇE
ÇANKAYA KÖŞKÜ’NDE KELLE KESEN KARANLIK GENERAL
Ali Şükrü Bey cinayeti, Yeni cumhuriyetin ilk siyasi cinayetidir.
Cinayet zanlısı Topal Osman’ın vahşice katledilmesi Ankara’da endişe dolu günler yaşanmasına sebep oldu.
Endişe edenlerden birisi de Kazım Karabekir idi…
Kazım Karabekir günlüğüne şöyle not etmiş;
- Ne kötü tesadüftür ki, Ali Şükrü Bey’in ortadan kaybolması ve bunun da M. Kemal Paşa’nın muhafız taburu komutanı Topal Osman Ağa’nın bir cinayeti olarak yayılması, Ankara havasında bir samimiyetsizlik ve itimatsızlık uyandırmaya sebep oldu.
Yeni intihaba karar verildiği bir günde, Ankara’da matbaa açmış ve gündelik bir siyasî gazete çıkarmaya başlamış bulunan bir muhalif mebusun ortadan yok edilmesi çirkin olduğu kadar tehlikeli bir işti.
Muhalif mebuslar bu olayı doğrudan doğruya M. Kemal’den biliyorlar ve tevkif müzekkeresi çıkarmaya kadar da ileri gidiyorlardı.
2 Nisan sabahleyin ikamet ettiği daireden Başvekil Rauf Bey, Müdafaa-i Milliye Vekili Kâzım Paşa telefonla yaverime şunu yazdırmış:
-Bugün saat 6’dan beri Çankaya’da Gazi’nin köşkü civarında Muhafız taburuyla Osman Ağa taburu arasında müsademe (çatışma) başladı. Osman Ağa ve en kıymetli heyeti maktul düşmüş (öldürülmüş).
Gazi M. Kemal Lâtife Hanım ile birlikte istasyonda Rauf Bey’in yanında. İsmet ve Kâzım Karabekir Paşaların da gelmelerini istiyorlar.)
Derhal gittim. Muhafız Nizamiye taburunun kendi dairesini delik deşik ettiklerini anlattı.
‘Neticede Osman Ağa taburuyla anlaşır mı?’ diye endişe ediyorlardı. Kars’tan gönderdiğim bu bin kişilik Giresun taburunun sonunu böyle görmek beni çok müteessir etti.
14 Ocak günü trenle Bursa’dan ayrıldığımız gün Gazi M. Kemal’in Cevat Abbas Bey’e, Ali Şükrü Bey ve matbaası hakkında söylediği şiddetli sözler ve benim kendilerini teskinim gözlerimde canlandı.
Bu aralık Muhafız tabur komutanı İsmail Hakkı Bey geldi. Gazi M. Kemal, endişesini ona da söyledi ve ‘taburundan emin misin?’ diye sordu.
O da emin olduğunu söyledi.
Nihayet mesele birçok masumun ölümü ile neticelendi.
Ali Şükrü Bey’in cesedi de ertesi gün ortaya çıktı. Ali Şükrü Bey de telefon telleriyle boğulmuş ve ‘Çankaya’ gerilerinde bir yere gömülmüş.
4 Nisan’da Ali Şükrü Bey’in cenazesi İkinci Grup’un (Muhalifler) elleri üstünde Meclis kapısına getirildi ve ‘ikinci kurban gidiyor’ diye haykırışmalar oldu” (Sayfa 78, 79)
Ali Şükrü Bey ikinci kurban ise ilk kurban kimdi?
Oda Ali Şükrü Bey gibi Trabzon’un en önemli simalarından Yahya Kâhya idi…
Yahya Kâhya Trabzon kayıkçılar kethüdası yani kâhyasıdır.
Çoğunuz bu ismi direkt bilmese de gerçekleştirdiği eylemi ile yakından biliyorsunuz.
O günlerde Komünist Fırkası Başkanı Mustafa Suphi, Sovyetlerden 17 arkadaşıyla beraber Erzurum’a geldi.
Bolşevikler Türkiye’yi komünist yapması için yanına torba torba altın vermişlerdi.
Maksadı; Doğu ve Karadeniz bölgesinden başlayarak bütün Türkiye’ye Komünizmi yaymaktı.
Mustafa Suphi Buhara’da Türk subaylarını Bolşeviklere ihbar ederek tutuklatmıştı.
O sırada Erzurum'da bulunan Kazım Karabekir Paşa, Mustafa Suphi’nin bu hainliğinden haberdardı.
Mustafa Suphi ve beraberindeki 17 kişi 18 Ocak 1921 günü, Erzurum’a gitmek üzere Kars’tan trenle yola çıktı.
Komünistler 22 Ocak’ta Erzurum’a vardığında; kendilerini Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti’nin örgütlediği eylemler bekliyordu.
Cemiyet’in 18 Ocak 1920 tarihinde yayınladığı bildiride şunlar yazılıydı:
- “Rusya’dan gelmiş, anası babası belirsiz, mazileri karanlık, cani iblislerin, Allah, Peygamber, Halife ve şeriat yok dediği, kadınlardan başlayarak namahremliği ortadan kaldıracak. Kadınların kamuya açık yerlere erkeklerle karışık girip çıkması, erkeklerle çalışması ve erkeklere hizmet etmesinin mecbur kılınacak.
Üç yaşından büyük çocuklar umumi depolarda toplanacak, cinayet ve diğer suçlara ait kanunları kaldıracak, çalışmayan ekmek yiyemeyecek. Başkırdistan, Taşkent ve Buhara’daki milyonlarca Müslümanın bütün servetlerinin, ırz ve namuslarının ellerinden alınması gibi buradakilerin de ırz ve namusları ellerinden alınacak.
Galeyana gelen ahali Komünistleri Erzurum’a sokmadı ve dekovil hattıyla Aşkale yakınlarındaki Karabıyık köyüne yollandılar.
Kazım Karabekir Paşa; "Suphi Yoldaş'ın yeri Türkiye değil Rusya'dır", diyerek, Rusya'ya iade etmek üzere hepsini Trabzon'a gönderdi.
Mustafa Suphi ve 17 adamını Trabzon’da dönemin ünlü kabadayısı Yahya Kâhya karşıladı.
Yahya Kâhya, Suphi Yoldaş'ı ve Buhara'dan beraberinde getirdiği on yedi arkadaşını Batum'a geri götürülmek üzere bir motora bindirip, hepsini denizin ortasında suya attırdı.
Yanında 3 bin kişi bulunan kabadayı Yahya Kâhya, bölgenin ünlü isimlerinden birisiydi.
Yahya Kâhya, Mustafa Suphi hadisesi nedeniyle Karabekir'in emriyle 1921'de tutuklanıp, Sivas'ta yargılandı ve beraat etti.
Yahya Kâhya Mustafa Suphi olayından bir yıl kadar sonra 3 Temmuz 1922'de faili meçhul bir cinayete kurban gitti.
Cinayeti Topal Osman'ın işlediği şayiası yayıldı. Zira olay yerinde aba zıbkalı iki kişi görüldüğünden bu iş Osman Ağa’ya nispet edildi.
Topal Osman bu cinayetle bir alakasının olmadığını söylese de hep zan altında kaldı.
İlerleyen zamanda Ali Şükrü Bey cinayeti de Topal Osman’ın üstünde kalınca, şüpheler daha da arttı.
Yıllar sonra hiç beklenmedik bir itiraf geldi.
Faili meçhul cinayete kurban giden Yahya Kâhya’nın katili, 55 yıl sonra ortaya çıktı.
İsmail Hakkı Tekçe ölümünden sonra yayınlanmak üzere bıraktığı hatıratında; Yahya Kâhya’yı aba zıbkalı iki kişiyle birlikte kendisinin öldürdüğünü itiraf etti.
4 Aralık 1977 tarihli Günaydın gazetesinde yayınlanan ‘General İsmail Hakkı Tekçe ‘nin anıları’nda olay şöyle anlatıldı;
- Ankara’dan Trabzon’a geldim. Yahya Kâhya’yı inceliyor ve takip ediyordum. Adamlarım Polathane’de (Akçaabat) benim talimatımı bekliyorlardı. Nihayet Soğuksu’ya gidip geldiğini tespit ederek adamlarımla pusu kurup işini bitirdik.
Böylece o yılların en çok konuşulan faili meçhul cinayeti çözüldü.
Fail Topal Osman değil Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı İsmail Hakkı Tekçe idi.
Çankaya Köşkü’nün bu karanlık generali, cinayeti Yahya Kâhya’nın konuşmaması için işlediğini anlattı. Emri verenin kim olduğunu açıklamadı.
İsmail Hakkı Tekçe hatıralarında yaralı yakaladığı Topal Osman’ı konuşturmak yerine neden kafasını kestiğine de değinmedi.
Peki, Ali Şükrü Bey’i de gerçekten Topal Osman mı öldürdü?
Tarihçi Teoman Alpaslan, “Topal Osman Ağa” isimli eserinde Ali Şükrü Bey cinayetin gerçek failinin İsmail Hakkı Tekçe olduğunu yazdı.
Alpaslan, asıl katilin İsmail Hakkı Tekçe olduğunu söyledi ve öldürme emrini verenin Mustafa Kemal Paşa ve çevresi olduğunu ima etti.
Alparslan kitabında şöyle dedi;
- “…Osman Ağa Ali Şükrü Bey’in öldürüleceğini bilseydi kesin olarak evine davet etmezdi. Ali Şükrü Bey Osman Ağa’nın evinden ayrıldıktan sonra birileri tarafından kaçırılıp, öldürülmüştür.
Osman Ağa’nın cinayetten sonradan haberdar olduğu kesindir. Çünkü cinayet işlendikten sonra son derece rahat bir şekilde Ankara’da dolaşmış, hatta Meclise bile gelmiştir…
Ali Şükrü Bey’i öldürenler arasında İsmail Hakkı Tekçe kesin olarak vardır. Yaralı yakalanan Osman Ağa’nın ‘bana tuzak kurdunuz’ yakınmaları üzerine kurşun yağmuruna tutan ve öldükten sonra da hırsını alamayan ve başını kesen İsmail Hakkı Tekçe’dir…
Bir kere düşünün; Osman Ağa yakalansaydı, Yahya Kâhya ve Ali Şükrü cinayetini işleyenin İsmail Hakkı Tekçe olduğunu açık olarak söyleyecekti. Bu nedenle İsmail Hakkı Tekçe Osman Ağa’nın vücudunu kurşun yağmuruna tutup, kafasını kesmiştir…”
İsmail Hakkı Tekçe, gözü kara komitacıdır. Aldığı emirleri hiç tereddüt etmeden bir robot gibi yerine getirmekte hiç tereddüt etmemiştir.
Kendisine selam vermeyen Meclis polislerinden Sabri Efendi’yi döve döve hastanelik eden İsmail Hakkı Tekçe, Bandırma Adalet gazetesi sahibi Bahriyeli Ali Kemal’e suikast düzenlediğini itiraf etti.
Bu karanlık general, dönemin pek çok faili meçhul suikastlarında bizzat yer aldı.
1975 yılında yalnız başına ölen Tekçe ’nin mezarında, tek bir İslami ibare bulunmuyor.
METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ